Allah yeryüzünü hesapsız nimetlerle dolu bir sofra mahiyetinde yaratmıştır. Bütün varlıklar Allah’ın kudretinin eseridir. Adeta kanat bir büyük kitap,varlıklar ise o kitaba yazılmış kelimeler gibidir. Dünyahikmet dairesi, ahiret ise kudret dairesidir. Her ne kadar her iki sıfat her iki âleme tecelli etse bile dünyada kudret, hikmet perdesi arkasından icraatını yapmaktadır.Ahirette ise kudretin tecellisi hikmet ’ten daha fazla olmasından işler ansızın ve zamansız vücudagelmektedir. Dünyada ise hikmet hâkim olmasından sebepler perdesi arkasından iş görülmektedir. Yaniahrette icraatlar ansızın, dünyada ise tedrici olarak zamanla meydana gelmektedir.
Evet, insan kudretin ve hikmetin tecelliyat sırlarını bilmeli ve anlamalıdır ki hakikate ve nura vasılolabilsin. Kâfirler, zaten gaflet-i mutlaka onların âlemine hâkim olduğundan onlar bahsimizden hariçtirler. Ama müminlerde bazen insan olmak hasebiyle gaflete düşebilmektedirler. İşte müminlerin düştükleri en büyük gaflet Allah’ın yaratmış olduğusanatı, esbaba havale etmeleridir. Bu Allah muhafazadalalete götüren gaflet çeşitlerindendir.
Mümin, imanıyla kendisine nimet olarak verilen bütün varlıkların sebepler eliyle geldiğine inanır. Allah hikmetiyle dünya nimetlerini sebeplere bağlamış.Mesela, hububatı toprağa, meyveyi ağaca ve balı arıya bağlamış. Toprağı, ağacı ve arıyı birer sebep olarak yaratmış, onlar üzerinden sanatını icra ediyor. Nimetlenenlere sebepler perdesi arkasından kudretinden gelen mucizeli hububatı, meyveyi ve balı çıkararak insanlara veriyor. Başta demiştim kâinat çok cihetlerle manidar ve mucizeli bir büyük kitap gibidir. Nasıl ki insan kitap yazar ve kelimelere, cümlelere manalar yükler.
Aynen öyle de kâinat çok manalı bir kitap gibidir. İnsanın yazmış olduğu bir basit kitap bile yazarı olmadan vücuda gelemez. Kitap varsa yazar da vardır. Kâinat kitabı da var ve her bir harfi çok manaları vehakikatleri ifade eder. O halde bu kâinat kitabının bir müellifi vardır ve o müellif varlıkların diliyle bize kendini tanıttırmaktadır.
İşte insanlar her vakit sebepler perdesini yırtıp sebepler sebebi olan Allah’ın nimetleri verdiğini göremiyor. Kalın sebepler perdesini yırtıp, gafleti dağıtıp, hakkı ve hakikati görmek bir Müslümanın asli görevlerinden biridir.
Ramazan’ı Şerif’te insanlar nimetlerin başıboş olmadığını ve bütün imkânlar olduğu halde ağaçtan meyveyi koparıp yiyemediğini düşünmekle kalın gaflet perdesi yırtılmaya başlar. Mümin bütün sebeplerin birer perde olduğunu nimetlerin hakiki sebebinin Allah olduğunu idrak etmeye başlar. İstesekte bütün sebepler sebep oldukları nimetleri bizlere sunsalar bile nimetlerle birlikte sebepleri yaratan Allah’ın izni ve rızası olmadan elimizi suya bile uzatamadığımızı düşünmek tarzındaki bir vaziyet müminlerin âlemlerini istila etmiş gaflet perdelerini parça parça etmektedir.
İşte on bir ay boyunca ruhumuzu ve aklımızı istila etmiş sebeplere takılmaktan hâsıl olan kalın gafletperdesi her bir Ramazan orucuyla parça parçaolmaktadır. Bu ayda gafletten hasıl olan bulutlar ruh ve maneviyat cephemizin üzerinden kalkar. Ramazan ayı gafleti dağıtıp hakikati göstermesi açısından da müminlere rahmettir.