Bir önceki yazımda ifade ettiğim gibi nimetlere sebep olan bütün varlıklar Allah’ın elçisi hükmündedirler. Dolayısıyla bir padişaha ya da herhangi birine elçilik yapan birine, padişahın sana gönderdiği hediyeye mukabil elçiye teşekkür edip minnettar oluyoruz. Hatta hak etmedikleri kadar hürmet ediyoruz. Elçiye minnettar olup bütün teşekküratımızı ona sunarsak nankörlük etmiş oluruz.

    Aynen öylede nimetlere sebep olan varlıklara bir fiyat veriyoruz. Tavuğa yem, ağaca su gibi… Asıl mal sahibi olan Allah bizden, verdiği nimetlere mukabil bir fiyat ister. O fiyat ise O’na teşekkür borcumuzu yerine getirmektir. Yani verdiği nimetlere mukabil şükretmektir. Bediüzzaman Hazretleri Ramazan risalesi adındaki kitabında O’na teşekkür etmek üç nev ile (yani üç şekilde) olur der. Nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek, nimetlerin kıymetini takdir etmek, nimetlere ihtiyacını hissetmekle olur buyurmaktadır.

    Evet, insan nimetlere vasıl oldukça dil ile şükreder. Ama şükür sadece dil ile yapılan şükür değildir. Dil ile yapılan şükür elbette muhakkak yapılmalıdır. Ama şükrün çeşitlerini bütünüyle yerine getirmek lazımdır. İşte onlardan biride nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek hakikatidir. Bütün sebepleri bir perde olarak görüp o perdenin arkasında Rahmet-i İlahiyeyi görmek ve nimetlerin Rahmetinden geldiğini bilmek ve öyle iman etmek şükrün bir çeşididir. Hakikattenimetlere sebep olan varlıklar gayet adi ve aciz fakat sebep olunan nimetler ise harikulade ve mucizedir. Demek o sebepler hakiki fail değildirler.

    Mesela şu anda kalemle bu yazıyı yazıyorum sebep kalem ama yazan kalem değil benim. Dolayısıyla bütün sebepler bu kalem gibidir. Bu yazıda bir mana var ve o mana kalemden değil belki zihnimden ve kalbimden akarak kalem zahiri sebep olup kâğıt üzerinde görünüyor. Veyahut yolda bir dilenci gördünüz ona çıkarıp bir miktar para verdiniz. Veren sebep elimiz fakat o eli harekete geçiren asıl sebep kalpteki merhamet duygusudur.

    Aynen öylede ağaçlar bir sebeptir. Toprak bir sebeptir. Yumurta bir sebeptir. Yumurtanın içerdiği maddeler bellidir. 20 gün tavuk kuluçkaya oturuyor o yağ ve protein maddesi olan yumurtadan civciv çıkıyor. Sebep adi ve aciz sebep olunan şey harikulade ve mucizedir. Diyelim ki civcivin eti, kemiği, tüyü ve gözü yumurtanın içindeki maddeden çıkıyor. Peki, gözün görme özelliği nereden geliyor. Civcivin duygularla yoğrulmuş mahiyeti nereden gelmektedir. Kendisinde bulunan şefkat, merhamet, sevgi ve korku hisleri nereden gelmektedir? Elbette yumurta bir sebep civciv ise sebep olunan harika-i sanat bir mucizedir. Demek ki her şey Rahmet ve Kudret-i ilahiyeden gelmektedir.

    Ramazan-ı şerifte oruç vasıtasıyla insan, nimetlerin hakiki sahiplerinin sebepler olmadığını, sebep ile beraber sebep olunan varlıklarında doğrudan doğruya Allah’tan geldiğini öğrenmeye bir kabiliyet peyda eder. Çünkü izin olmadan nimetlerden tasarruf edememesi, nimetlerin kullanımında hür ve serbest olmayışı o nimetlerin Allah’tan geldiğine olan imanını ziyadeleştirir. Bu manada nimetleri doğrudan doğruya Allah’tan bilmek hakiki şükrün bir anahtarı hükmüne geçer. Nimetlerin basit sebeplerden olmayışı Allah’tan geliyor olması kıymetlerini katbekat arttırmaktadır.

    Padişahtan bir elçi vasıtasıyla sana gelen bir hediyeyi elçinin malı gibi bilsen kıymeti ona göre olur. Ama padişahtan geldiğini bilsen kıymeti birden bine çıkar.