Toplumsal hayatın unsurları bir fabrikanın çarkları gibidir. Toplum çok farklı ve çeşitli insanların bir arada yaşamasıyla meydana gelmektedir. Nasıl ki fabrika çarkları baş başa vererek fabrikanın çalışmasına medar bir vaziyet alırlar. Böylece fabrikadan hâsıl olacak ürün vücuda gelir.
Aynen öyle de insanların hayat-ı içtimaiyesi yani sosyal hayatı farklı zenginlikte ve farklı fakirlikte insanlardan meydana gelmektedir. Kim olursa olsun kendinden bir derece daha aşağı mertebede bir fakiribulabilir. İşte o fakire yardıma kişi mükelleftir.Toplumsal hayatın zenginlik ve fakirlik mertebelerinin farklılığından dolayı Allah zenginleri fakirlerin yardımına davet eder. Zenginler her vakit bu davete icabet edemezler. Çünkü fakirlerin o acınacak hallerinin ne kadar elim olduğunu idrak edemezler. Dolayısıylaolması gereken yardımı ve muaveneti yapamazlar.
İşte Ramazan-ı Şerifte müminler en fakirinden en zenginine kadar gündüzdeki yemekten men edilmeleri cihetiyle aynı şeyleri hissederler ve aynı duyguları paylaşırlar. Bu durum zenginlerin, fakirlerin o acınacak acı hallerini kendilerinde görmeleri ve hissetmeleri ile zenginleri merhamete getirir. Açlığın o elim haletini kendi nefsinde ve bedeninde hisseden zenginler yapacakları yardımları derhal yaptıkları gibi minnetsiz ve karşılıksız bir şekilde yapmaya başlarlar. Eğer ramazan orucu olmazsa nefisperest çok zenginler vardır ki açlık ve fakirlik ne kadar elim olduğunu bilemezler.Ayrıca fakirlerin ne derece şefkate muhtaç olduğunuİdrak edemezler.
Toplumsal hayatın çarklarının sağlıklı işlemesi ve düzenin tesis edilmesi açısından çarkların birbiriyle uyumlu olması icap eder. Böyle bir durumda zenginler fakirlere şefkat ve merhamet etmeli, fakirler de onlara hürmet etmelidir. Zenginler ancak fakirlere, onların durumlarını bilmekle şefkat edebilirler. Fakirler de ancak zenginlerin onlara merhamet ederken aynı zamanda yaptıkları yardımları minnetsiz ve karşılıksız yaptıklarını bilmekle ve anlamakla hürmet edebilirler.
İşte yukarı tabakadan merhamet, aşağı tabakadan hürmet olduğu takdirde toplumsal hayatın çarklarısağlıklı ve sağlam işlemeye başlar. Merhamet ve hürmetin hâkim olmadığı toplumlarda sürekli bir keşmekeş ve karışıklık hâkim olmaktadır. Tarihboyunca toplumsal olaylarda ve ihtilaller de hep bu sır vardır. zenginler minnet etmeden ve karşılıksız merhametten, fakirler de riyasız minnet almayarak yaptıkları hürmetten, muavenet ve yardım hakikati doğar. O vakit sağlıklı ve sağlam toplum meydana gelir.
İşte Ramazan-ı şerifteki oruç bu hakikatlere vesile olarak toplumsal barışı ve kardeşliği tesis eder.Toplumun daha çok kenetlenmesini sağlar. Birlik ruhundan yardım ruhu neşet eder, yani çıkar.