Geçen hafta Yeni Zelanda'da meydana gelen ve 50 Müslüman'ın şehit edildiği menfur ve mel'un saldırı hepimizi derinden sarstı. Hadise hakkında çok şeyler söylendi, çok şeyler yazıldı. Bir iki gün öncesinde de Mescid-i Aksa'ya mel'un kavmin askerleri ve siyonistler postalları ile girdi, orada bulunan Müslümanları tartakladı, kimseden (Türkiye dışında) ses çıkmadı. 
     Takriben bir milyar yedi yüz milyon Müslüman yaşıyor yeryüzünde. Şöyle bir hadise anlatılır ve paylaşılır: Deniliyor ki, 1969'da İsrail askerleri Kudüs'te Müslümanların kutsal merkezlerinden Mescid-i Aksa'da büyük bir yangın çıkartıyor. O sırada İsrail Başbakanı olan Golda Meir şunu söylüyor: “O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Sandım ki, Müslümanlar dört bir taraftan İsrail'e girecek. Lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. İşte, o zaman idrak ettim ki, biz dilediğimizi yapabiliriz. Zira bu ümmet uyuyan bir ümmettir.”
Maalesef içinde bulunduğumuz durum. Bu durumun haberini ve sebebini Allah Resulü (sav) 15 asır önce zaten vermiştir.  Hz. Sevban'ın bildirdiğine göre Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu: “Yemek yiyenlerin sofralarına birbirlerini çağırdıkları gibi, çeşitli ümmetlerin sizin aleyhinize birleşmeleri yaklaşmaktadır. Ashaptan biri “Ey Allah'ın Resûlü! O gün (sayıca) az olacağımızdan mı (aleyhimizde birleşecekler)? diye sordu. Resûlullah (s.a.v) “hayır, bilakis o gün (sayıca) çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanınızın kalbinden size karşı duyduğu “mehâbeti” (heybeti, korkuyu) çekip alacak ve kalbinize “vehn” (zafiyet) atacak (bu sebeple düşmanınız sizden çekinmeyecek ve korkmayacak) tır” buyurdu. Ashaptan biri “Ey Allah'ın Resûlü! “vehn” nedir?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber “dünya sevgisi ve ölüm korkusu” diye cevap verdi. (Ebu Davud, Melahim, 5)
    Ümmet parça parça. Bir bir bilad-ı İslam olan yerler işgal ediliyor, küffar merhametin ve medeniyetin beşiği olan beldeleri kan gölüne çeviriyor. Müslümanı müslümana kırdırıyor; İslamı da müslümanın eliyle ortadan kaldırmaya çalışıyor.  Afganistan nerdeyse haritan silinecek, Arakan, Irak, Suriye, Doğu Türkistan, Filistin vs… Yukarıdaki Hadis-i Nebeviyi dikkate aldığımızda maalesef suçluyu dışarıda aramamıza gerek yoktur, bunun vebalı altından çıkamayız, hesabını da Allah'a veremeyiz. Ümmet bölük pörçük. Herkes bir etiket ve plakanın peşindedir. Kendi örgüt ve cemaatını kurtarma ve onunla var olma çabasındadır. Muhlis ve muvahhid yiğitleri tenzih ederek söyleyeyim Müslümanlar arasında dünya sevgisi, davranış ve ibadetlerdeki samimiyetsizlik almış başını gidiyor. Yapılan ameller riya ve reklam aracına dönmüş vaziyette. Ekseriyetle insanlar çalışmalarını Allah'ın kabulüne değil de beşerin kabulüne sunmak için yarış halindedir. Çarşaf çarşaf fotoğraflarla işin reklamı derdinde olanların sayısı hiç de az değildir. Şeref abidesi ecdatla övünmek var ama onların esinlendikleri ahlaki ve vicdani kaynaklar kullanılmıyor. Sözüm ona İslam için çalışanlar Hz Peygamber'in önderliğinde, Kur'an-ı Kerim'in kılavuzluğunda birleşemiyor. Herkesin hicreti farklı farklıdır.  Abdullah bin Mesud (ra)' den rivayet edildiğine o şöyle demiştir: “Her kim bir şey isteyerek hicret edecek olursa, onun için ancak o şey vardır. Bir adam Ümmü Kays diye anılan bir kadın ile evlenmek için hicret etti. O bakımdan o kimseye 'Ummu Kays'ın muhaciri' deniliyordu.” Bunu İmâm Taberânî, el-A'meş'ten şöyle bir lafızla rivayet etmektedir: “Aramızda bir kadına talib olmuş bir adam vardı. Sözü geçen bu kadının adı Ümmü Kays idi. Hicret etmedikçe adamla evlenmek istemedi. Bunun üzerine adam da hicret etti ve o kadın ile evlendi. Biz de o kişiye 'Ummü Kays'ın muhaciri' diyorduk.” [Nâzım bin Sultân, Kavâid ve Fevâid: 24.]
     “Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir; herkesin niyeti ne ise eline geçecek odur. Kimin hicreti, Allah ve Resûlü (rızası ve hoşnutlukları) için ise, onun hicreti Allah ve Resûlü'ne müteveccih sayılır. Kim de nâil olacağı bir dünya veya nikahlanacağı bir kadından ötürü hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye göredir.”(Buhârî, Bedü'l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11) 
Hiç kendimize sorduk mu ben kimin muhaciriyim. Allah'ım bizi senin ve Peygamberinin muhaciri eyle.
     Niyet ve samimiyet çok önemlidir. Deniliyor ki vaktiyle bir geyik Âdem (a.s.) adını (ve yeryüzüne indiğini) duyunca onu ziyarete gitti. Hz. Âdem bundan son derece memnun oldu ve sağ elini geyiğin sırtına koyarak iltifat etti. Bundan dolayı geyiğin kuyruk tarafında güzel bir koku, misk meydana geldi. Arkadaşlarının yanına geldi. Diğer geyikler bu kokuyu nereden buldun diye sordular. O da yaşadığı olayı diğerlerine anlattı. Bunun üzerine diğer geyikler de Âdem (a.s.)'ın yanına vardılar. Fakat onların vücudunda her hangi bir koku hasıl olmadı. Çünkü birinci geyiğin niyetinde ihlâs vardı. O hâlis bir (ziyâret) için gitmişti. Diğer geyikler ise koku için gitmişlerdi. Hakikat payı ne kadardır bilmemekle beraber mana itibariyle niyet ve samimiyeti çok güzel bir şekilde ifade eden bir hikayedir kanımca.  İyi niyete dayanmayan, sadece gösteriş için yapılan ibadetlerin ve güzel davranışların Allah katında hiçbir değeri bulunmadığını Peygamber Efendimiz ibretli bir misalle ortaya koymuştur. Bu hadis-i şerife göre kıyamet gününde ilk defa bir şehid hakkında hüküm verilecek. Allah Teala ona ne yaptığını sorduğunda:
- Senin uğrunda çarpıştım, sehid edildim, diyecek. Fakat Cenab-ı Hak ona:
- Yalan söyledin. Sana cesur adam desinler diye çarpıştın, buyuracak ve o adam yüz üstü sürüklenerek cehenneme atılacak.
Daha sonra ilim öğrenip öğreten ve Kur'an okuyan bir kimse getirilecek. Ona da ne yaptığı sorulacak.
- İlmi öğrendim ve öğrettim. Senin rızanı kazanmak için Kur'an okudum, diyecek. Allah Teala ona:
- Yalan söyledin. İlmi, sana alim desinler diye öğrendin. Kur'anı ise, güzel okuyor desinler diye okudun. Nitekim öyle de denildi, buyuracak. O adam da yüz üstü sürüklenerek cehenneme atılacak.
Hadis-i şerifin devamında zengin bir kimsenin huzura getirileceği, onun da malını Allah rızası için harcadığını söyleyeceği, ona, "cömert adam" desinler diye malını sarfettiği söyleneceği ve diğerleri gibi onun da cehenneme atılacağı belirtilmektedir. (Müslim, İmare 152) ( Devam Edecek)