“Doğdu ol saatte ol sultanı din, Nura gark oldu semavatu zemin” der Mevlid-i Şerif’in müellifi Süleyman Çelebi..

 Cuma gününü ( 8 Kasım) Cumartesi gününe bağlayan gece, Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.s)’in dünyayı şereflendirdiği Mevlid-i Nebi’nin yıl dönümüdür. Yüce Peygamberimiz Hz MUHAMMED (SAV)’ in Arabi aylara göre doğum  günü olan Rebiulevvel ayının 12. gecesi…

Tüm Camilerimiz O'nu anlatan ve anımsatan Mevlit sesleriyle şenlenecek, mahyalarımız,  minarelemiz, kandillerimiz O'nun hürmetine süslenecek, yer gök tüm kainat O'nu yeniden ağırlayacakmış gibi heyecana bürünecektir. Müslümanlar, birlik ve beraberliğin mekanı ve tek sembolü Camilerine koşacaktır gece gece….

Alemler O’nu anmakla  nurlanacak, her şeyin rengi nura dönecektir tekrar tekrar. O gece yıldızlar gezegenler ayrı bir şevkle ışık verecektir. O ( SAV) sevgisiyle kalplerimize; sünnetleriyle hayatımıza yeniden, daha bir canlı girecektir  inşallah. 

              Peygamberler zincirinin son halkası olan Hz. Muhammed ( SAV), tüm insanlığa gönderilmiş ve kendisine inananlar için en büyük rehberdir. Yüce Rabbimizin en sevgili kulu ve elçisidir.

O insanlığa gönderilmiş dünya ve ahiret cankurtaranıdır. Karanlıklar O’nunla aydınlandı. Tüm değerlerini yitirmiş insanlık O’nunla kendine geldi. Mazlumların, çilekeşlerin, ezilmişlerin sığınağı oldu. O’nu sevmeyenler dahi O’nunla huzur ve hayat buldu.

Miladi 571 yılının Rebiulevvel ayının 12. gecesinde sabaha karşı dünyaya teşrif buyurduğunda gökler ve yer, tüm kainat bayram havasına girdi. Her şey farklı hale girdi. O gece yeryüzü bazı olaylarla O’nun davasının büyüklüğünü ve unutulmuş, şirk koşulmuş olan Allah’ın birliğini haykırıyordu:

Deniliyor ki Mecusilerin bin yıldır taptıkları ve hiç sönmeyen ateşleri bir anda sönüvermişti o gece. Zulümle kaim olan İran Kisrasının saray burçları yıkılmış, Sava Gölü kurumuş, Kabe’deki putlar yüz üstü yere düşmüş, gördükleri rüyalar dolayısıyla  zalim hükümdarların ve halkı yalanlarıyla kandıran sihirbazların içine büyük bir korku girmiş, heyecanla ahir zaman peygamberini bekleyenlerin kalplerinde tahmin etmedikleri bir sevinç ve huzur belirmişti O’nun doğduğu gece.

Gerçekten O'nun doğması ile bütün dünyada hüküm sürmekte olan cehâlet ve küfür ateşi sönmüş, putperestlik yıkılmış, zulmün baskısı son bulmuştur.

Bu gecede bunları yeniden hatırlamak için asırlardı mevlidler okunur. Bu çok güzel bir ameldir. Kimsenin bu gecede mevlid okunmasına karşı çıkma gibi bir hakkı olmaması gerekir. Karşı çıkılması gereken Hz peygamber’i sadece bir mevlid merasimine mahkum etmek. O’nu hayatımızdan uzak tutmaktır.

 Her Müslüman  Peygamberini tüm yönleriyle tanımak ve tanıtmak zorundadır.

Kur'ân'da Peygamberimiz için "Allah'ın Resulünde sizin için güzel bir örnek vardır" (Ahzâb Sûresi, 21) buyrularak, müminlerin, hayatlarının bütün safhalarında onu örnek almaları tavsiye ve emredilir. Çünkü onun yaşam biçimi iman sahipleri için en güzel örnek,  halleri, sözleri ve hareketleri en mükemmel rehberdir. Peygamberimiz de, "Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim" buyurmaktadır.

            Şefkat ve merhamete muhtaç olan yoksullara, gariplere karşı son derece yumuşaktı. Onların kırık ve mahzun gönüllerini alırdı. Küçük çocukları daima sever, okşardı.

O hayvanları bile şefkatinden mâhrûm bırakmıyordu. Hayvanlara ve bütün canlılara karşı son derece merhametliydi. Siyer ve hadis alimleri derler ki;

“İçeri girmek isteyen kediye kapıyı kendi eliyle açıp onu içeri alırdı. Hastalığa yakalanmış bir horozun tedâvisiyle meşgul olmuştu. Bineğini kendisi tımarlayıp okşardı. Susuz kalmış bir köpeğe ayakkabıyla kuyudan su çekip veren kimseyi cennetlik, bir kediyi aç bırakan bayanın cehennemlik olduğunu bildirmişti.”

"Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik".(Enbiyâ Sûresi, 107) ayetinin gereği olarak, tüm âlemlere rahmet olan Hz Muhammed (SAV), tüm âlemleri saran bir şefkât ve sevgi ile insanlığı eğitmiştir. Tüm bağnazlık ve cehaletlikleri kaldırarak, yeni bir medeniyet ve beraberlik  ruhu  meydana getirmiştir. Bunu bizzat hayatıyla yaşayarak ispat etmiştir.

Sizleri bu geceyi ihya ederken aynı zamanda gözümüzün önünde bulundurmamız gereken ve O’nun hayatımızla ilgili önemli tavsiyeleriyle baş başa bırakarak bugünkü yazımıza son veriyorum.

“Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlakça en güzel olanıdır. En hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananınızdır.” (Tirmizi, Rada’, 11).
- “İnsanların en fenası, birine ayrı, diğerine de ayrı görünen iki yüzlü insanlardır.” (Buhari, Ahkam, 27).
- “Bir mü’min, güzel ahlâkı sayesinde, gündüz oruç tutup gece namaz kılan kimselerin derecesine ulaşır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 7).
- “(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.” (Tirmizî, Birr, 36).
- (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.” (Tirmizî, Birr, 58).
- “Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îman, 164).
“Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.“ (Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248).
Sizden biriniz, günlük yiyeceğini bulur ve vücudu sağlıklı olduğu halde tehlikelerden emin olursa, bütün dünya kendisine verilmiş gibi olur.” (Tirmizi, Zühd, 34). 

“Herhangi birinizin iplerini alıp dağa gitmesi ve sırtına bir bağ odun yüklenip getirerek onu satması ve Allah’ın bu sebeple onun yüzsuyunu koruması, verseler de vermeseler de insanlardan bir şeyler dilenmesinden çok hayırlıdır.” (Buhârî, Zekât, 50, 53; Büyû‘, 15, Müsâkât, 13).
- “Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd aleyhisselâm da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhârî, Büyû’, 15, Enbiyâ, 37).
 “Zulüm yapmaktan sakının. Çünkü zulüm kıyamet gününde zâlime zifirî karanlık olacaktır. Cimrilikten de sakının. Zira cimrilik sizden önce yaşayan insanları, birbirini boğazlamaya ve dokunulmaz haklarını çiğnemeye götürmek suretiyle perişan etmiştir.” (Müslim, Birr, 56).
 

NURİ ARSLAN