Korona yani Covid-19 virüsü doğal mı, biyolojik mi? şeklindeki komplo teorileri tartışmaları bir yana dursun bu virüsün dünyanın ekonomik ve sosyal düzenini sarsacağı ve yeni bir dünyanın kurgulanacağı işaret ediliyor.

Global krizin fakirleşmeyi tetikleyeceği, dünyada birçok büyük şirketlerin iflasa sürükleneceği, AB’nin küçüleceği, yeni ekonomik ve güvenlik teknolojisi düzenine evrileceği gibi bir dizi komplo teorileri gündemi meşgul ediyor.

Data, bilgisayar mühendisliği, robot bilimi, yeni para birimleri, tarım, hayvancılık ve gıda konusu devletlerin üzerinde en çok çalıştığı konuların başında geliyor.

Konvansiyonel silahlar, nükleer kimyasal başlıklı füze üreten ülkeler, bugün şaşkınlık içerisindeler. Dev ülkeler şimdilerde laboratuvarlarda virüslere karşı ilaç üretmek ve nefes almakta zorlanan insanlara solunum cihazları, maske ve test kitleri yetiştirmek için gece gündüz çalışıyor.

�Türkiye’de son yıllarda milli savunma, silah sanayisi, bilim ve teknoloji alanında güzel gelişmelere şahit oluyoruz. 

Fakat Covid-19 ile beraber yeni süreci herkes merak ediyor.

BİYOLOJİK AJANLARA KARŞI “TÜRK EYLEM PLANI” ŞARTTIR

Türkiye olarak Covid-19 dalgasından en az hasarla çıkabilmenin hesabını yapmak hepimizin görevidir. Belki Covid-19’un genetik yapısı üzerinde bir müdahale yoktur. Covid-19’un çok öldürücü olmasına rağmen mutasyon geçirmesini önlemek için alınan bu tedbirler insanları endişe de ettirebilir. 

Dünya ülkeleri, biyolojik doğal virüsler ile bundan sonra daha çok uğraşacak. Çünkü virüslerle mücadele ilkel çağlardan günümüze her yüzyılda bir büyük felaketlere sahne olarak varlığını sürdürmüştür.

Asurlulardan, 1995’deki Japonya metrosundaki sarin gazı saldırılarına kadar, 2001 ABD Dünya Ticaret Merkezine saldırılardan bugüne kadar yıllarca patojen mikroorganizmalar ve virüslerin insan, hayvan ve bitkilerde hastalık yapan türleri ve biyolojik ajan dediğimiz yan ürünleri ile biyolojik saldırılar gerçekleştirilmiştir.

Bu nedenle biyolojik ajanların silah olarak kullanılmasına yönelik Türkiye’nin acilen bir mücadele içine girmesi, bir eylem planı oluşturması ve bu alanda dünyanın kabul gösterdiği meslek grubu olan veteriner hekimlerin yetiştiği fakültelerin eğitim kalitelerini arttırıcı tedbirleri alarak bu meslek mensuplarına ikinci bir alan oluşturup savunma projelerinde görev vermesi şarttır.

İHA ve SİHA ile silah savunma sanayimizin geliştirilmesi ve desteklenmesi ne kadar önemli ise yeni dünya düzeninde olası virüslerle savaşta görev alacak veteriner hekimlik eğitiminin süratle yeniden kurgulanması çok önemlidir.

�Viroloji Ana Bilim Dalı kürsüsünün olduğu fakülteler sadece Veteriner Fakülteleri’dir. Viroloji virüs bilimidir. Korona virüsüyle mücadelede ve Biyo Milli Güvenlik/Biyo Milli Emniyette veteriner hekimlere yeni bir yol açmalıyız.

Bu fakültelerin savunma sanayimizin bir parçası gibi düşünerek yeniden yapılandırılması ve daha da güçlendirilmesi gerekiyor.

�Küresel kaptanlık güvertelerinde gıda güvenliği, güvencesi ve veteriner hekimlere ayrı bir yer açılacaktır.�

Türkiye olarak şu soruya cevap bulmalıyız. Covid-19’un genetik yapısına müdahale edilmiş olsaydı bu biyolojik silah haline gelen hastalıkla nasıl mücadele edecektik?

Biyolojik ajan ve patojenlerin ortak özelliği enfekte ettiği canlıda çoğalmasıdır.

Veteriner hekimler bu nedenle önemlidir. Onlar; hayvan ve insana etki yapan yüzlerce zoonotik hastalığın, yüzlerce patojen, virüs ve biyolojik yan ürünlerine yönelik eğitimlerini alıyorlar.

�Virüsler biyolojik silahın malzemesidir artık, yaşadığımız yüzyıl biyolojik savaşların yılıdır.

Türkiye’nin ilk bakteriyologlarından olan, 1896’da difteri, 1897’de sığır vebası, 1903’de kızıl serumlarını bulan ve üreten Veteriner Hekim Adil Mustafa Şehzadebaşı, ruam aşısını bulan Veteriner Hekim Kemal Cemil Bey gibi bilim insanlarımızın derin tecrübe birikimlerini muhafaza eden veteriner hekimlerimize yeni politikalarla destek olmalıyız.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, gelin Veteriner Fakülteleri’nden mezun olan veteriner hekimlerin en üst karar organı olan TVHB Merkez Konseyinin görüşlerini dikkate alalım.

Milli ekonominin temeli olan gıda üretimi ve hayvancılık içinde aynı anda, aynı kalite ve özellikte hizmet vermeye gayret gösteren veteriner hekimlerin eğitim aldığı Veteriner Fakülteleri’nin, Türkiye’deki sayısı TVHB Merkez Konseyi Başkanının ifadesine göre 32’dir.

Bu sayı hayvancılıktan 22 milyar dolar gelir elde eden Hollanda’da 1, İngiltere’de 7, AB ülkelerinden Fransa’da 4, Almanya’da 5 ve İspanya’da 10’dur.

Veteriner Fakültelerimizin sayısının çoğaltılmasından ziyade eğitim kalitesini yükseltelim. Her üniversiteye Veteriner Fakültesi açmak yerine sayıları azaltıp eğitim öğrenim kalitesini yükselterek bu kurumu savunma sanayimizin bir parçası gibi düşünerek yeniden yapılandırılmasını sağlayarak güçlendirelim.

Bu kritik Covid-19 sürecinde Milli Savunma Bakanlığımız ile Milli Savunma Üniversitemizi de dikkate alarak bu kritik hamleyi sizden bekliyoruz.