Şehirlerinizi harap edip
Tarihinizi yok eden vahşiler…
Yuvalarınıza ateş düşürüp
Harim-i ismetinizi kirleten alçaklar karşında
Size cesur bir kardeş olamadık…

Üzerinize yağan bombalar
Ailenizi parçalayan katliamlar
Sürgünleri reva gören zorbalar karşısında
Size emin bir sığınak olamadık!

Affetme bizi Erva!
Kaybettiğin ailenin yokluğunu aratmayacak
Anne acısıyla yanan ciğerini soğutacak
Kimsesizliğinin yarasını saracak
Ve yerde donmuş minik bedenini ısıtacak sıcak bir yürek Olamadığımız için affetme bizi!

Affetme bizi Erva!
Her gün katledilişinize şahit olduğumuz
Ve birer birer kaybolduğunuzu duyduğumuz halde
Acınızı hissetmeyip merhametsizleştiğimiz için affetme!

Ah Erva ah!
Ne çok zalimleşti insan!
Gözü dönmüş katiller üzerinize varil bombaları yağdırıyor
Devasa güce sahip devletler halinizi görmezden geliyor
Koca müslüman alemi yalnızca olanları izlemekle yetiniyor
Oysa ne garip değil mi?
Senin cansız bedenine kurtlar, sırtlanlar bile dokunmamış
Ve en amansız yalnızlığında bir zeytin ağacı kucak açmış

Söyler misin Erva?
Nedir bu halin anlamı?
Yoksa yırtıcı bir hayvandan daha mı vahşileşti
Ve bir ağaç kadar da mı insafı kalmadı insanlığın…

Ah Erva kara gözlü meleğim!
Biliyoruz evet bizde çok iyi biliyoruz…
Sizi bombalardan önce yalnızlığın öldürdüğünü
Kimyasal gazlardan ziyade dünyanın sessizliğinin boğduğunu
Ve sizi o vahşi katillerden daha çok adaletsizliğimizin  vurduğunu biliyoruz...
O yüzden sen bizi en çok da
Sana, altına sığındığın zeytin ağacından daha yakın olamadığımız
Ve kucağına yattığın topraktan daha şefkatli davranmadığımız için affetme!

Biliyoruz Erva?
Sen de Aylan Kürdi ve diğerleri gibi Rabbine şikayet edeceksin bizi
Onu Akdeniz’in mavi suları seni İdlib’in kara toprağı bağrına bastı
Ve yine biliyoruz ki,
Hiçbir ölüm uslandırmayacak katilleri!
Hiçbir zulüm utandırmayacak zalimleri!
Ve hiçbir acı uyandırmayacak vicdanı ölmüşleri…

Çünkü Erva!
Güya adına medeni denilen hümanist dünyanın da,
Ve sözde merhametli müslüman aleminin de
Sizin canınızdan çok daha önemli olan stratejik çıkarları
Hayatınızdan daha değerli saydığı mezhep taassupları
Ve kanınızdan kıymetli görüp uğruna savaştığı petrol kaynakları var!

Ah Erva!
Sen Gazze’de babasının kucağında vurulan Muhhammed Durra
Halep’te enkaz altında cansız bedeni çıkarılan Ahmed Yusuf
Felluce’de misket bombalarıyla parçalanan Halid
Ve Yemen’de annesinin çaresiz gözleri önünde açlıktan ölen Emel’in kardeşi
Sizler zalimlerin büyük kurşunlarla minik bedenlerini vurduğu orta doğunun çocuklarısınız
Sizler ümmetin suskunluğunun bedelini ödüyorsunuz
Size anne kucağı da baba şefkati de hep çok görülüyor
Bedeninizi sıcak yataklar yerine soğuk betonlar kucaklıyor
Ve yüzünüzü yastıklar değil hep toprak öpüyor
Bomba sesleri arasında kaybolurken annelerinizin ninnileri
Gökyüzünden yağmurdan çok ölüm yağar üzerinize…

Ve ey kara bahtlı, kara gözlü Erva’m!
Şimdi müslüman kardeşlerin çok meşgul
Hem de senin acını görmeye fırsat bulamayacak
Yarana merhem olmaya gayret edemeyecek
Ve yasını dahi tutamayacak kadar çok meşguller…

Senden daha önemli gördükleri
Fıkhi ihtilaflarını hararetle konuşmaya
Usül ve metod farklılıklarını kıyasıya tartışmaya
İsim ve tabelalarını alabildiğine yarıştırmaya
Her biri en doğrusunun kendi yolları olduğunu
Ve yalnızca kendilerine tabi olanların kurtuluşa ereceğini savunmakla meşgul…

Şimdi sen söyle Erva!
Bizler…
Evet, sizi o zalimlerin insafına terk eden bizler...
Acılarınıza kör, feryatlarınıza sağır kesilen
Ve kardeşliği terk edip merhameti yitiren bizler…
Rabbimize hangi dualar ile yalvaralım?
Ve bunca sessizliği ve tepkisizliği hangi tövbeler ile affettirelim?

O yüzden;
İyisi mi sen bizi affetme Erva!
Bugün bize sırtını döndüğün gibi
Hakkının bizden sorulacağı günde de yüzümüze bakma!
Ve affetme bizi Erva affetme!!!