Zemheri soğukların, karlı fırtınaların ve ayaz gecelerin dondurucu ikliminden sonra yaklaşan baharın habercisidir cemreler. Her cemre Rahmanın yeryüzünün yüreğine indirdiği merhametinin bir başka tecellisidir. Öyle ki, toprağın ısınması, tohumun yeşermesi ve hayatın yeniden canlanması için her bir cemreyi sabırla bekleriz. Çünkü cemre insana ve kainata yeni bir müjde, taze bir değişim ve yeni bir ruhun üflenmesidir. Cemre havaya düşünce semadan arza dalga, dalga sıcaklık yayılır. Suya düşünce suyun sessizliği, buzlarla kaplı soğukluğu insanı dinlendiren ahenkli bir melodiye dönüşür. Toprağa düşünce toprağın sert ve kara bağrı nebatatın filizlerine bağrını bir anne şefkati ile açar. Ve toprak, canlanır yeniden hayat bulur, yeni bir hayat başlar. Cemrelerin gelişi bizim gibi kışı uzun, soğuk ve çetin yaşayanlar için çok daha anlamlıdır. Şimdi cemrelerin peş peşe düştüğü ve yavaş, yavaş baharın kokusunu yürek dünyamızda hissettiğimiz yeni bir mevsimin eşiğindeyiz.

         Peki, cemre sadece havaya, suya ve toprağa mı düşer? Topraktan yaratılan ve varlık aleminin özü olan insanoğlunun da cemreleri yok mudur? Oysa yeryüzünden sorumlu olan ve her şeyin kendisine emanet edildiği insan, en anlamlı cemreleri hak ediyor. Çünkü cemreler arınıp temizlenmeyi, dirilip yeniden doğmayı temsil eder. O yüzden, binlerce cemre bu ruhsuz ve  profan dünyada, her gün biraz daha anlamsız, amaçsız ve merhametsizleşen insanlığın gönlüne düşmeli. Keşke mümkün olsa da baharın habercisi bir cemre de insanlığın kuruyan vicdanına, kırılan umuduna, körelen duygularına düşse.  Ve betonlaşan, mekanikleşen, soğuklaşan yüreklerimiz de havayla, suyla, toprakla birlikte ısınmaya başlasa… Böylece bireyselleşip bencilleşen hatta vahşileşen çağın insanı içinde sevgiyi, barışı, kardeşliği, dostluğu ve vefayı yeşertse…

Eğer bizler, ahlak ve erdem, adalet ve merhamet, sevgi ve hoş görü gibi değerleri ilke edinirsek. Üstünde yaşadığımız dünyanın, içinde hep birlikte seyahat ettiğimiz bir gemiden ibaret olduğunu. Aramızdaki farklılıkların aslında bizim için birer zenginlik ve güzellikten başka bir şey olmadığını. Şahit olup sustuğumuz her haksızlığın toplumsal bir afete dönüştüğünü. Mazlum ve mağdurların yardım için uzattığında bizim boş çevirdiğimiz her bir elin yarın dönüp nefesimizi keseceğini daha iyi anlarız.  Zira bu gidiş yaşadığımız dünyanın inançsızlık, insafsızlık ve insansızlık çölü haline gelmesine sebep olacak.

O yüzden diyoruz ki, keşke yüreğimize adalet cemresi düşse, belki o zaman birbirimizi aşağılamaktan, yok saymaktan, horlamaktan vazgeçeriz. İnsanlara dilinden, kimliğinden, cinsiyetinden, ırkından, düşüncesinden ve makamından dolayı değil sadece insan olduğu için değer veririz. İşlerimizde istişare ve ortak aklı, idaremizde ehliyet ve liyakati, hayatımızda sevgi, barış ve kardeşliği esas alırız. Kimsenin ötekileştirilmesine, fitne ve fesadın, haksızlık ve hukuksuzluğun, yalan ve yanlışın rahatça yapılmasına müsaade etmeyiz.

 
            Aklımıza insaf ve merhamet cemreleri düşsün; hayatımızın hiçbir yerinde vicdansızlığa yer bırakmayalım. Canlı cansız tüm varlığın bize emanet olduğunu bizim de onlara karşı merhamet borcumuzun olduğunu unutmadan yaşayalım.

            Dilimize iyi niyet ve doğruluk cemreleri düşsün; yalanın, iftiranın, karalayıp çamur atmanın çok rahat yapıldığı bu ortamda elimizden ve dilimizden kimseler zarar görmesin. Özü de sözü de bir olanlardan, ne aldanan ne de aldatanlardan olalım. Sözümüzle doğruluk ve dürüstlüğü, tavrımızla huzur ve güveni, yaşantımızla eminliği sağlayalım.

            Gözlerimize edep ve haya cemreleri düşsün; arsızlığın, ahlaksızlığın ve hayasızlığın normalleştiği bu zamanda toplumun ahlaklı ve emin kişilikleri… Yaşadığımız topluma ihlas ve samimiyetin, kirlenen çağa erdem ve faziletin birer taşıyıcısı olalım.


            Kalbimize paylaşma ve dayanışmanın cemreleri düşsün; egoizmin, lüks ve şatafatın içinde körelip etrafındaki sıkıntılara duyarsız kalanlardan olmayalım. Haksız kazancın, adaletsiz gelir dağılımının sonucunda fakir ve muhtaç duruma düşen her bir ferdin üzerimizde hakkı olduğunu unutmayalım. Ve hayatımızın her anında yardımlaşma ve dayanışma bilinci yerleştirip duyarsız bir toplum olmaktan kurtulalım.

 
            Rabbimiz! Sen nihayetsiz keremin ve sonsuz merhametinle hayatımıza öyle bir cemre düşür ki, yaratılış özümüze ve tertemiz fıtratımıza dönüşün güzel habercisi olsun…