VİCDANSIZLIK VİRÜSÜNÜN AŞISI YOK!

“Kötü bir işin en gizli şahidi, vicdanımızdır” Hz. Ömer

          İnsanı hayvandan ayıran en önemli özellikleri düşünen ve konuşabilen bir varlık olması olduğu gibi bunun yanında onu üstün ve değerli kılan kabiliyetin de vicdan olduğunu söyleyebiliriz. Vicdan kelimesi köken olarak “bulmak, sevmek, üzülmek” anlamlarını taşıyan -vecd- kelimesine dayanmaktadır. İnsanın içinde bulunan ahlâkî otorite ve ahlâkî değerlerden hareketle kendi yaptığı veya maruz kaldığı eylemler hakkında hüküm verme ve yargılama yeteneğini ifade eder. Bu yönüyle kendini bilen, sorumlu davranan ve çevresine karşı duyarlı hareket eden kişileri tarif ederken vicdanlı bir insan deriz. İşte bu tüm toplum kesimlerinin benimsediği ortak değerlere de “maşeri vicdan- kamu vicdanı” denilir. Dolayısıyla vicdan, hayatın içindeki otokontrol sistemidir. Bireysel ve toplumsal yaşamımız içerisinde uymamız ve uygulamamız gereken değerler/ilkeler/kurallar olduğunu bilerek hareket etmemizi sağlar.

          Bu yüzden vicdansızlık virüsü insanın içindeki sevgi ve merhameti alıp götürür. Dolayısıyla vicdanını kaybeden kişinin her şeyden önce içindeki acıma duygusu yok olur, insani özellikleri ölür. Ve böylece onu adaletsizliğe sürükleyip gözü dönmüş bir yaratığa çevirebilir. Ulemamız ahirette kurtuluşa erenlerden olmak için Allah’ın huzuruna temiz bir kalple varmak gerektiğini bildiren Şuarâ S. -89. ayetindeki “kalb-i selîm” terkibinin sorumluluk huzurunu taşıyan vicdan olarak nitelemişlerdir. Vicdan insanın bireysel ve toplumsal yaşantısının sağlıklı yürüyebilmesinin teminatıdır. Çünkü o Rabbimizin her bireyin içine yerleştirdiği en hassas terazidir. Bu yüzden vicdansızlık insafın, adaletin, merhametin, güvenin ve dürüstlüğün kaybedilmesidir

          Bu konu ile ilgili şöyle bir kıssa anlatılır:

Ateş, su, rüzgar ve vicdan sıkı arkadaş olmuşlar. Eh, “bir insan” olmadıkları için de çok iyi anlaşmış, çok sevişmişler. Çekememezlik, dedikodu, ihtiras filan girmemiş aralarına...

Bir gün içlerinden birisi kaygıya kapılmış: “Ya ne kadar iyi arkadaşız, hep birlikteyiz. Ama bir gün kaybolursak, nasıl bulacağız birbirimizi...”

Ateş, “Dert değil” demiş, “Ben nereye gidersem gideyim, dumanımı görüp o yöne gelir beni bulursunuz”...

Su da rahat konuşmuş: “Beni kaybederseniz, su sesini dinleyin neredeyse ben de oradayım.”

Rüzgar ise, şöyle bir esip, gülümsemiş; “Beni kaybetmezsiniz merak etmeyin...”

Vicdan ise arkadaşlarına bakıp, düşünmüş bir süre: “İyisi mi siz hiç beni kaybetmeyin, ben bir kez kaybolursam, bir daha kolay kolay bulunamam...”demiş.

          Evet, hepimiz şahidiz ki eğer bu gün birilerinin hayatı cehenneme çevrilmişse bunun müsebbibi vicdanını kaybetmiş zalimlerdir. İnsan gerçekten merak ediyor örneğin: Yakın tarihlerde yaşadığımız kur spekülasyonunda hemen harekete geçip krizden istifade dövizle alakalı-alakasız tüm ürünlere fahiş zamlar uygulayan o ahlaksız fırsatçılar hangi hukuka inanıyorlardı?

          Yine geçtiğimiz aylarda Elazığ ve Malatya illerimizde yaşanan acı deprem hadisesi yüzünden evleri yıkılan insanlara yardımcı olmak yerine kiraları astronomik rakamlara yükselten o insafsız mülk sahipleri hangi inancı benimsiyorlardı?

          Hayatını kriz mühendisliğine adayan ve adeta dört gözle toplumsal bir sıkıntı oluşmasını bekleyerek yalan yanlış bilgilerle özellikle sosyal medyada vicdansızca algı oluşturup kaos çıkarmaya çalışanlar hangi değerleri önemsiyorlar?

          Siyasi çıkarlarını, ideolojik hesaplarını yaşadığı ülkenin ve mensubu olduğu milletin huzur ve refahından daha önemli görüp illa da bizim dümenimizde olmalı, aksi durumda ellerini ovuşturarak vatan denilen bu geminin batması için alçakça her türlü kirli iş ve ilişkinin içine girenler hangi ülkenin vatandaşları?

          Şimdi de hemen hemen tüm dünyayı etkisi altına alan Corona virüsü üzerinden yine vicdandan yoksun ahlaktan uzak bir şekilde fırsatçılık yaparak, hijyen malzemelerinden gıda maddelerine kadar bir çok ürünü uçuk rakamlarla satışa sunanlar hangi milletin evlatları?

          Evet, işte bu tipler vicdanını yitirince kandırmayı ve karaborsayı akıllılık, hile ve yalanı kurnazlık, haksız kazancı marifet sayıyor. Her düşüncenin, anlayışın ve inanışın içinden çıkan bu ahlaksız zihniyet karşısında erdemli insanların top yekûn mücadele etmesi şarttır. Zira vicdansızlığın dini, dili, toplumu ve toprağı yoktur. Ne yazık ki, vatandaşın cebine göz diken bu ahlaksız fırsatçılar belli dönemlerde bu tür yollara başvurmaktan hiç çekinmemişlerdir. Bu durum bireysel ve toplumsal anlamda bir ahlak krizini ve vicdan yoksunluğunu göstermektedir. Oysa sıkıntılar inançlı ve vicdanlı her kesimin kenetlenmesine, yardımlaşıp dayanışma içinde hareket etmesine vesile olmuştur/olmalıdır.

          Unutmayalım! Rabbimiz Bakara Suresinin-155. ayetinde : “Andolsun ki, sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele!” buyurarak her birimizi mallar ve canlarla imtihan ettiğini beyan ediyor. Elbette dün yaşanan birçok sıkıntı ve felaket nasıl geçip gittiyse, bu gün küresel ölçekte yaşanan bu hastalığın da çözümü (aşısı) bulunacaktır. Ancak acı istismarcılarının, kriz fırsatçılarının, kaos tellallarının yakalandığı ahlaksızlığın ve vicdansızlık virüsünün aşısı da çözümü de yok!

          Hasılı vicdan iyiyle kötüyü birbirinden ayıran; iyiden huzur ve mutluluk, kötüden pişmanlık ve huzursuzluk duymaya sebep olan manevi histir. O halde soruyoruz size: Ey insanların içine düştüğü bireysel sıkıntılarında ve yaşanan toplumsal krizlerde fırsatçılık yaparak faydalanmaya çalışanlar! Ve siz ey vicdanlarının sesine kulak tıkayıp insafsızca sömürmeyi tercih eden kriz simsarları yastığa başınızı rahat koyabiliyor musunuz?

Rabbimizin sonsuz rahmetini üzerimizden eksik etmemesi duasıyla…