Bizler, sözde özgür olduğunu zanneden insanlar. Evlerimizde huzurla uyuyor güvenle işlerimize devam edip lüks ve konforla hemhal olmuşuz. Dünya nimetlerinin sarhoşluğuna öyle kapılmışız ki asıl görevimiz olan yeryüzü halifeliğini unuttuk böylece dünya karanlığa gark oldu.
Nasıl mı? Batı dünyası maddi alanda büyük ilerleme kaydettiği halde ruhi ve ahlaki anlamda çalkalanıp yerle yeksan oldu. Ortadoğu’ysa batının ve batılın esaretinde önce hürriyetini kaybetti. Ardından sömürgeciler onların ellerindeki kaynakları ele geçirmek için coğrafyalarını katliam meydanlarına dönüştürdü. Öyle sımsıkı sarıldık ki bu yalancı gölgeler dünyasına, oysa düşünmedik mi her gölge bir gerçeğin sadece yansımasıdır. Ele avuca sığmayan yansıma...
Unuttuk ya da unutmak istedik asli vazifemizi, varoluşsal gayemizi. Anlattıklarımız ise hakikate dair küçük kırıntılardan ibarettir. Kaybettik şecaatimizi, arka plana attık ilmin asıl kaynağı Kur’an ve Sünneti. Her tarafta Müslümanlar inim inim inlerken bizlerse bu acıların karşısında bir sinema izleyicisi rolüne büründük. Biraz hüzne bağlayıp yaşanılanlar sanki kurguymuş gibi hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ettik.
Hâlbuki Peygamberimiz (sav) buyurmamış mıydı? ”Müslümanlar birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlarda bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar” (Buhari Edep 27) diye. Evet, Müslümanca tavır ve vicdanlı duruş budur.
Peki, bizim bunca acı ve soykırımlar karşısında sessizliğimizi bozmamadan, hiçbir şey yokmuş gibi hayatımıza devam devam etmemiz ve taş kesilmemiz nedendir? Bununda cevabını şöyle verir iki cihan serveri (sav). ”Öyle bir zaman gelecekki aç insanların yemek kabına üşüştüğü gibi kâfirler sizin üzerinize üşüşecekler. Sahabe: ”Ya Resulullah o zaman sayımız az mı olacak?” Derler. Peygamber Efendimiz (sav): “Hayır çok olacaksınız, ama sizin çokluğunuz su üzerindeki saman çöpünün çokluğu gibi olacak, ağırlığınız olmayacak bir de vehn hastalığına yakalanacaksınız.” Sahabeler: “Vehn nedir?” Efendimiz (sav): “ Vehn, dünyayı fazlaca sevmek, ölümü kötü bir şey olarak görmektir.” Diye buyurdu. (Ebu Davud)
Maalesef şu an yaşadığımız hayatın özeti budur. Dünyevileşme arzusu, daha çok biriktirme hırsı hem inancımızda hem de insani değerlerimizde büyük tahribatlara yol açmaktadır. O yüzden hem ruh halimiz gibi coğrafyalarımız da paramparça. Boşuna dememişler işgal ve sömürüler önce zihin ve yüreklerde başlar diye. Rabbim yeniden hep birlikte Allah’ın ipi olan Kur’an’a sımsıkı tutunup kıyama geçebilmeyi nasip etsin.