Tarih boyunca var olan salgın hastalıklar için dayanışma şart!

“Yardımlar tıpkı çiçek gibidir, ne kadar taze ise insanları o kadar memnun eder.” Chillon 

Koronavirüs salgını dünya çapında milyonlarca insanının yaşam şeklini önemli ölçüde değiştirdi. Bu değişimlerin çoğu yeni bir sosyolojinin oluşumunu tetikleyecek.

Tarih boyunca büyük salgın hastalıkların, birçok ülkelerin ekonomi, tarım politikalarını ve iklim değişimiyle birlikte yönetimlerini ciddi bir krizin eşiğine getirmiştir.

İnsanlık tarihinde virüs denilen bu küçük canlıların varlığı ve sebep oldukları hastalıkların hızla yayılmasıyla ortaya çıkan salgınlar, tarih boyunca insanların kitleler halinde ölümlerine, birçok ülkenin sosyal, ekonomik hayatının köklü değişimine neden olmuştur.

Veba, çiçek, tifüs, tifo, kolera, influenza ve sıtma gibi bulaşıcı hastalıkların salgınlar yaparak pek çok insanın ve hayvanın ölümüne sebep oldu.

Dünya Sağlık Örgütü yeni tip corona virüsü salgınını; “pandemi” olarak nitelendirdi. Böylece Covid-19’un dünya çapında geniş bir ölçekte etkili olduğu resmiyet kazandı. Elbette bu, insanlığın karşılaştığı ilk “pandemi” değil ve muhtemelen son da olmayacaktır.

1918-1920 yılları arasında H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı İspanyol Gribi, 18 ay içinde 50 ile 100 milyon arası insanın (o dönemde yaşayan nüfusunun yüzde 15’i) ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgın olmuştur.

1918’in ilkbaharında her şey güzelken ABD’nin New Mexico eyaletinde askerler grip salgınıyla karşı karşıya kalmıştı. Birkaç ayda orduda birçok asker hastalanmış, sonbahara gelindiğinde Kansas eyaletine sirayet etmişti.

Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği günlerde ABD’den Avrupa’ya savaşmaya giden askerler hastalığı da beraberlerinde taşıdı. Böylelikle yerel bir vaka küresel krize dönüştü.

Salgın o kadar hızlı yayılmaya başlamıştı ki kimse bir şey anlamamıştı. Genç ve sağlıklı askerler hastalığa yakalandıktan sonra burun kanamasıyla karşılaştılar ve çoğu 48 saat içinde nefes almaya çalışarak öldüler.

Genç nüfus, virüsün hedefinde olunca kamu işleri de aksamaya başladı. Hal böyle olunca ölen insanları kaldıracak, gömecek insan bulamadılar. Sokaklar ölülerle doldu.

Salgın 1918 eylül ve kasım aylarında zirve noktasına ulaşmış ve Türkiye dahil tüm dünyayı etkilemişti. Toplantılar yasaklandı, okullar tatil edildi, kütüphanelerde kitap dağıtımı durdurulurken ulaşım araçları dezenfekte edildi. El sıkışmak bile suç hâline geldi.

Ölüm korkusu panik oluşturdu. Ayağına salatalık bağlayan mı, cebinde patates taşıyan mı, çocuğunu soğana sokan mı dersiniz. Ancak en dikkat çekeni ağza takılan pamuklu maskelerdi. Ne yapıldıysa engel olunamadı.

Salgın İspanya’da başlamamıştı. İspanyol nezlesi olarak adlandırılmasının sebebi İspanya’nın, I. Dünya Savaşı’nda yer almamış olması ve askerî sansür nedeniyle diğer Avrupa devletlerinde salgından söz edilmezken İspanyol basınının salgın konusunu ilk kez gündeme getirmiş olmasıdır.

1919 Nisan’ında salgın sona erdiğinde Hindistan’da 18.5 milyon, Rusya’da 440 bin, İngiltere’de 228 bin, Fransa’da 240 bin, İtalya’da 390 bin, Amerika Birleşik Devletleri’nde 675 binden fazla can aldı.

Amerika bu hastalık yüzünden savaştaki kaybından çok daha fazla insanını kaybetti.

Bu coronavirüsü doğal mı yoksa biyolojik bir laboratuvar ürünü mü? Bunu eninde sonunda öğreneceğiz, fakat bir gerçek var ki virüsün yaşlı ve kronik hastalar için öldürücü ve hızla yayılan bir etkisi olduğudur.

Fiziken ve manen güçlü olan akıl bilim ve sabırla mücadele eden devlet, şirket ve bireyler bu mücadeleden başarılı ve güçlü çıkacaklardır.

Tüm zayıf kurum ve organizasyonlar, sıkıntılı bir süreçten geçecektir. Ülkelerin sosyokültürel, ekonomik ve siyasi dengelerinin olumlu ve olumsuz olarak etkileneceği bir gerçekle karşı karşıyayız.

Toplumsal dayanışma, moral ve motivasyonun örgütlenmesinde sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler sendikalar, meslek odaları, akademisyenler ve iş adamlarına büyük görevler düşmektedir.

Bu salgının tüm dünyada ekonomik, sosyal etkileri olacaktır. Kapanan iş yerleri, işsiz kalan insanlar, kimsesiz bakıma muhtaç aileler, maddi birikimleri olmayan dul ve emekli kesimin bir müddet insani yardıma ihtiyacı olacaktır.

Herkes kendi mahalle ve yakın çevresindeki insanlardan haberdar olmalı, durumu zayıf olan ailelere el uzatmalı. 

İbn-i Sina’nın, “İyiliğin şartı beştir: Tez olmalı, gizli olmalı, gözde büyütülmemeli, sürekli olmalı ve yerini bulmalı” sözünü unutmayalım.

Korona pandemisinin, insani, siyasi ve ahlaki maliyeti çok yüksek olabilir.