TABİAT VE ENE

      Şu dünya hayatında hilkatin ve yaratılışın mahiyetinde kâinat ve insanla beraber vücuda gelen iki tağut iki mana mevcuttur. Biri büyük insan olan kâinatta, diğeri küçük kâinat olan insanda biri tabiat diğeri enedir(benlik).Tabiat kâinatta, ene ise insandadır.

     Evet, insanın mahiyetine ve fıtratına derç edilen ene Allah’ın esma ve sıfatlarını anlamamız için bir vahid-i kıyasi, bir ayine hükmündedir. Yani insanda mevcut olan ene ile insan Cenab-ı Hakkın kainattaki tasarrufunu ve icraatını anlamaya çalışır. İnsan der ki ben nasıl şu evimi yaptım ve ona malikim onda tasarruf ediyorum o halde bu büyük hanın yani kainatın bir maliki bir müdebbiri bir mutasarrıfı vardır. O büyük hanın yani kâinatın büyüklüğü nispetinde bir güç bir kudret onda tasarruf eder der. Enesine bu şekilde bakmayıp doğrudan doğruya enesine nazar-ı ehemmiyetle bakanlar, bir ayine nazarıyla bakmayanlar Nemrut ve Firavun olurlar.

     Bütün dalaletler ve isyanlar insanın benliğini Halık-ı Fatır’ın ayine-i tecellisi olduğunu bilmemekten ve enesini müstakil-i bizzat bir mefhum olduğunu bilmekten çıkar. Yani insandaki bütün güç, iktidar ve kuvvet Allah’tandır ve biz O’nun ayinesiyiz, bizde görünen bütün iktidar ve kuvvet ondandır, Halık-ı Rahim’in tecellisine mazharız gibi manalar insanın imanından tezahür eder, mümin imanıyla böyle itikat eder, fakat kafir kendini bizzat mevcut bilir, tecelliyi kendinde görmez, güç ve iktidarı kendinden bilir ve kendini ayine değil gücün kaynağı olarak görür maazallah dalalete düşer.

     Enenin iki yüzü vardır. Biri müminde diğeri kâfirde birinden bütün hayırlar tevellüd eder diğerinden bütün şerler tevellüd eder. Evet, insan nevi bir iken iki gurup insanın oluşmasının sebebi budur mümin enesinin hayr veçhesini, kafir enesinin şer cephesini kullanır. Zaman-ı Âdemden beri hayır şer, güzel çirkin, menfaat  zarar, kemal noksan, ziya zulmet, hidayet dalalet, nur nar, iman küfür, taat isyan, havf muhabbet gibi zıt umurlar enenin iki veçhinden tevellüd eder. bu gibi zıt manalar ahiretin iki şıkkını oluştururlar, cennet ve cehennemde temerküz ederler kötülükler cehennemde iyilikler cennette toplanırlar . Bu gibi zıt umurların dünya hayatında bir arada olmaları imtihan sırrının tahakkukuna sebep olmuştur.    

     İkinci tağut ise tabiattır ki o ilahi bir sanattır. Yani tabiat denilen fıtri ilahi kanunlar diğer adıyla adetullah kanunları zerreden yıldızlara kadar Allah’ın sanatıdırlar. Maddiyunlar yani materyalist felsefeye inananlar tabiattaki ilahi sanatı göremediklerinden tabiata bir nevi ilahlık verirler. Yani her şey O’ndandır diyemediklerinden her şey metafizik bir güçle hareket ediyor derler, evet metafizik bir güç var ama o güç şuursuz, hissiz ve kör olan atomlarda değil belki Kadir-i Mutlakın muhit ve sonsuz kudretinden gelir. Evet, sanatlı bir eser elbette sanatkârı icap eder. Bediüzzaman hazretleri Kuran’ın feyziyle her iki tağutla mücadelem iki tağutun ölümüyle ve her iki sanemin kırılmasıyla neticelendi der.

     Enenin ve tabiatın mahiyet aynasında görünen bütün fiiller, icraatlar, tesirler ve neticeler doğrudan doğruya Halık-ı Rahmanın ve Fatır-ı bimisalin halk, sun ve iradesiyle meydana gelir, O’nun tecellisiyle zuhur eder ve Müessir-i hakikinin tesiriyle netice bulur.

 Allah enenin hayır veçhesini, tabiatın ayine cihetini görmeyi bizlere nasip etsin.