Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden azad olan mübarek Ramazan ayını geride bırakıyoruz inşallah. Oruçla bedenlerimizi ve nefislerimizi terbiye ettik. Sabrı, yardımlaşmayı, paylaşmayı, merhameti, kulluk asaletini ve şerefini, özveriyi öğrendik. Dünya nimetlerinin bir imtihan sebepleri olduğunu; gelip geçici olanın değil, aslında kalıcı ve ebedî olan ibadetin insana değer kazandırdığını öğrendik. İnşallah kalplerimiz, manevî temizliklerle bir ay boyunca yıkandı. Bu duygularla ramazanda kazandığımız bu güzel haslet ve yüksek değerleri, ramazan sonrasında da koruyup yaşamak oldukça önemlidir. Zira Yüce Allah'a karşı sorumluluğumuz sadece Ramazan ayına mahsus değildir. Ramazan ayında yoğun bir ibadetle vaktimizi geçirmeye çalıştık. Yeryüzünü etkisi altına alan Covid-19 virüsü imtihanı nedeniyle camilere, cemaatle namazlara gidemedik ama evlerimizde coşku ile ailemizle namazlarımızı daha düzenli ve vaktinde kıldık. Muhtaçlara yardım ettik. Günahlarımıza tövbe ettik. Bunlara ve diğer dini görevlerimize Ramazan sonrasında da devam etmemiz gerekmektedir.
Allah’ın nimetlerinden faydalandığımız ve nefes alıp verdiğimiz sürece ibadetlere olan ihtiyacımız veya sorumluluklarımız devam edecektir. Kulluk sadece Ramazan ayına münhasır bir vaziyet değildir. İman esasları, ibadetler, ahlâki değerler her zaman hayatımızda var olmalıdır. İslam dininin hayat veren kuralları, emir ve yasakları süreklidir. Can çıkana kadardır.
Ramazan ayı boyunca ifa ettiğimiz ibadetler, kazandığımız ahlaki özellikler devam etmelidir ki muratedilen olgunluk meydana gelsin. Şayet terk ettiğimiz kötü alışkanlıklara, günahlara tekrar geri döneceksek bugünlerde Allah için çektiğimiz susuzluk ve açlığın bir manası kalmaz. Onun için denilmiştir ki; “Ramazan-ı Şerif’e gösterdiğimiz saygıdan dolayı birtakım kötü alışkanlıkların terk edilmesi ne kadar sevindirici ise, Ramazan bitince günahlara ve kötülüklere tekrar dönülmesi de o kadar üzücü olur.”
Öyleyse insanın maddî ve manevî ihtiyaçları her zaman vardır. Beden maddi gıdalara muhtaç, ruhumuz da ibadetleremuhtaçtır.
Dolayısıyla Ramazan ayında kazandığımız bir takım iyi huylar ve güzel amelleri hayatımız boyunca devam ettirmeliyiz. Zira ömrün en hayırlısı, ibadetlere sabır göstererek Yüce Allah’ın rızası doğrultusunda sürdürülenidir. Kadın erkek tüm mü’minler büluğ çağından son nefesine kadar Yüce Allah’a ibadet etmekle yükümlüdürler.
Her gün yemeğe, her an nefese ihtiyaç duyan insanın her gün ve her an her şeyin sahibi ve yegâne maliki Allah Teâlâ’yıanması ve O’na kulluk etmesi gerekir. Allah’ın ibadet için yarattığı imkânları başka amaç ve yollarda kullanması, O’nun rızasının olmadığı işlerde harcaması çok büyük nankörlüktür, kayıptır. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdular:
"Sizin hayırlınız dini için dünyasını, dünyası için de dinini terk etmez. Belki her ikisini birlikte alarak (kemâle yürür.) (Keşf el-Hafa, 21 39)
“Ey Abdullah! Filan kimse gibi olma, çünkü o gece ibadetine devam ederken, sonra geceleri ibadet etmeyi terk etti.”
Rabbimiz Allah (cc) Hicr süresi 99.ayette şöyle buyurmaktadır: “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et”
Bayram sevgidir, kardeşliktir, fedakârlıktır. Her türlü küskünlük, içteki ve dıştaki hesaplaşmanın sona erdiği büyükbir medeniyet öğretisidir. Bayramları yaşadığı halde bayramca hareket etmeyenler kendilerine sadece yazık ederler. Maddi ve manevi temizliğin, fedakârlığın adıdır bayram…
Bayramlar, sosyal dayanışma, barış, sevgi ve bu sevgiyle kucaklaşmanın inanmış herkese hâkim olduğu günlerdir.
Bayramları, ibadetleri bir tarafa bırakıp, elde edilen sevapları günahlarla heba etme günü olarak anlaşılmamalıdır. Müslüman Allah Teala’nın bahşettiği nimetleri elbette kullanacak ve elbette meşru sınırlar dahilinde eğlenecek fakat bu nefsi azdırma, hak ve adaletten ayrılma, gayri meşru eğlencelere dalma şeklinde olmamalıdır. İnsanın maddi yönünü tatmin ederken manevi boyutu ihmal edilmemelidir.
İslâm'ın emrettiği şekilde, kardeşliğimizi muhafaza etmeliyiz. Bu bayramda birbirimize sağlığımız ve pandemi nedeniyle gidemeyeceğiz, zarar görmesin diye yaşlılarımızın ellerinden öpmeyeceğiz ama telefon ederek bayramlaşmalıyız. Çevremizdeki insanlarla barışık olmalı, incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Bayramlar, toplumu oluşturan fertleri birbirleriyle kaynaştırarak millî birliğin sağlanmasında ve toplumu rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında etkili olmalıdır.
Son olarak şunları ifade etmek istiyorum. Ramazandasağladığımız kardeşlik ve fedakarlık hayatımızın her anına hakim olsun. Her türlü tefrika ve garezi bertaraf etmek, bizim dünya ve ahretimizin saadetinin sebebi olacaktır.
Bu duygularla sizin ve tüm İslam aleminin Pazar Günü (24 Mayıs) idrak edeceğimiz Ramazan Bayramını tebrik ediyor, daha nice hayırlı bayramlara mutlulukla, huzurla erişmenizi Yüce Allah’tan temenni ediyorum. Allah tüm hastalıklardan, salgınlardan, şer güçlerden, kötülüklerden, kumpaslardan, azgınlık ve taşkınlıklardan insanımızı, ailemizi, gençlerimizi ve cennet vatanımızı muhafaza eylesin.
Bu bayramın, ülkemize, İslâm âlemine ve bütün insanlığasağlık, iyilik ve hayırlar getirmesini diliyorum.