Ailenin ihtiyacını karşılamak ibadet sevabı kazandırır. Hz Peygamber (sav) “Kişinin bakmakla yükümlü olduğu eşini ve çocuklarını ihmal ederek hakları olan hizmeti onlara yapmaması ona günah olarak yeter.“ (Ebu Davud, zekât: 45 ) buyurarak aile reisinin altından kalkamayacağı günaha girmemesi gerektiğine dikkatleri çekmiştir. Gerek eş ve gerekse diğer aile fertleri aile reisi olarak bilinen erkeğin zimmetine teslim edilmişlerdir. Onları başkalarına muhtaç etmek ne kadar günah ise onlara hizmet etmek de o kadar sevaptır. Nitekim hazreti peygamber (sav) “Eşinin ağzına koyduğun lokma da dâhil olmak üzere ailen için yaptığın her harcamadan muhakkak sevap kazanırsın. “ ( Buhari, cenaiz: 56) buyurmuştur.
Aile olabilmenin önünde eğitimin çok etkili yönleri vardır. Kendisi eğitimli olmayan bir babanın hanımına vereceği bir şey olamayacağı gibi eğitimli olmayan bir annenin de çocuklarına kabalıktan, gönül kırmaktan uzak, doğru ve yerinde bir eğitim vermesi mümkün değildir.
Birlikte geçirilmesi hedeflenen bu uzun yolculukta kötü veya zor zamanların olabileceği de bilinmelidir. Dünya hayatının bir imtihan olduğu, mutluluğun yanında hoşlanmayan, olumsuz, acı, kederli durumların yaşanacağı unutulmamalıdır. Bu durumlarda mümkün olduğunca ani kararlar almaktan sakınmalı ve sabırlı olunmalıdır.
Ev içindeki sorunlar karşılıklı doğru ve etkili iletişim ile çözülmelidir. Her eş kendini evinde son derece rahat ifade edebilmelidir. İletişim fırsatını birbirlerine tanımalıdırlar. Erkek de kadın da birbirinin müfettişi gibi davranmamalı, karşılıklı olarak birbirlerinde en güzel ve en mükemmel hasletleri aramaya kalkışmamalıdırlar. Birbirlerini başkalarıyla kıyaslamamalı çünkü kıyaslama, kişinin kendini yetersiz hissetmesine ve incitilmesine sebep olur. Ayrıca birbirlerini gülünç duruma düşürecek ya da utandıracak davranışlarda bulunmaktan kaçınmalıdırlar. Nazik ve kibar davranmalı, en azından başkalarına karşı gösterdikleri nezaketi takınmalıdırlar. Eşlerini kıracak, her türlü söz, hâl, hareket ve tavırdan uzak durmalıdırlar. Eksikliklerini ve kusurlarını araştırmamalı şayet bir eksiklik söz konusu olursa fazla büyütmeden görmezlikten gelmelidirler. Bu husus ile ilgili Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: “Mümin eşini beğenmediği bir durumdan dolayı ona karşı kötü duygular beslemesin; çünkü onun hoşlanabileceği başka huyları olabilir.“(Müslüm, Rada:61)
Birbirlerinde gördükleri hataları düzeltme konusunda da acele davranmamalıdırlar. Çünkü öyle hatalar var ki zamanla kendiliğinden düzelebilir. Bazen de değişim için zamana ihtiyaç duyulur; kısa sürede problemler düzeltmeye çalışılırsa daha hiçbir şey çözülmeden kurulan düzen bozulabilir. Kişisel hatalar mümkün olduğunca affedilmeli fakat ailenin ya da toplumun huzurunu bozmaya yönelik genel suçlarda veya Allah'ın emirlerine karşı isyan olabilecek durumlarda müsamaha gösterilmemelidir. Bir gün bir sahabe Hz Peygamberin (sav) huzuruna gelerek, sık sık hatalar işleyen hizmetçisini şikâyet anlamında: ‘Ya Resulallah! İşlediği bir suçtan dolayı hizmetçi mi kaç defa affedeyim?’ diye sorunca Hz Peygamber (sav) önce susmuş cevap vermemiştir. Sahabe tekrar aynı soruyu sorunca da “Her gün yetmiş defa “ cevabını vererek affetmenin sınırının olmadığını ifade buyurmuştur.( Tirmizi, Birr:31, Ebu Davud, Edep: 123, 124)
Eşlerin ilk günden itibaren hep aynı şeyi düşünmeleri mümkün değildir. Zamanla aralarında bazı küçük görüş ve kavrayış kabarcıkları bulunacak bu görüş ayrılıkları büyütülmeden ortak noktalar bulunup tatlıya bağlanmalıdır. Başlangıçta tesis ettikleri saadetlerini yine kendilerinin ortaya çıkardığı tatsız münakaşaları bozabilir. Her evlilik birliği içerisinde az çok görülebilen bu münakaşalar eşlerin sağduyulu yaklaşımlarıyla çözülmeli, huzursuzluğa dönüşecek derecede ileri boyutlara taşınmamalıdır. Her biri suçu hep karşı tarafta görerek sürekli kendi haklılığını savunma cihetine gitmemeli, kendi davranışlarını daha objektif bir şekilde değerlendirmeye gayret sarf etmelidirler. Aileyi ilgilendiren hiçbir konuda kriz çıkarılmamalı güç ve zor anlar da bile herkesten önce eşlerin istişare etmeleri gerekir. Başkalarına hatta en yakınlarına hemen anlatmamalı ifşa etmemeli ve sorunlarını en kısa zamanda öncelikle kendi aralarında çözmelidirler.
Aralarında çözülemeyen görüş ayrılıkları olduğu zaman eşlerden her biri karşıdakinin de bir insan olduğunu bazen kendisinin de hatalar yaptığını düşünerek duygudaşlık kurulmalıdır. Evlilik kurumunu ayakta tutan sadece bir kişi değil kadın ve erkek iki insandır. Erkeğin veya kadının her zaman haklı olması ve her konuda doğru düşünen olması mümkün değildir. Erkek ev reisliğini, kadın da duygusallığını ileri sürerek haklı olduklarını iddia etmeleri onları hayırlı bir sonuca ulaştırmaz. Yine önceden yaşanmış tartışmalar, kırgınlıklar, acı hatıralar üzüntüler varsa geçmişte bırakılmalıdır. Zorunlu bir sebep olmadıkça ev dışındaki ve iş hayatındaki sorunlar eve taşınılmamalıdır. Ailenin mutluluğunu ve birliğini sarsabilecek boyutlara getirilmemeli, meselelerin doğru çözümüne odaklanılmalıdır.