MURAT GİRAY KOMPLEKSİ

“Tarih tekerrürden ibaretse tekerrür ettirmeyin”

M.Akif Ersoy

            Tarihi olayların aynısı ile tekrarlanması elbette mümkün olmayacaktır. Ancak benzer sebeplerin, olayların benzer sonuçları doğurdukları da bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır.  Ne demiş M. Akif ERSOY “Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? (Safahat)

            Bu yazının konusu tarih felsefesi olmayacaktır. Osmanlı tarihinde yaşanmış günümüzde de etkileri yaşanmaya devam eden bir olay üzerinden bazı hatırlatmalarda bulunmak amacındayız. Tarih kitaplarından okuduğumuz gibi 1683 tarihinde yapılan II. Viyana kuşatması kişisel ihtirasların devletlerin ve milletlerin kaderleri üzerindeki etkilerini açık seçik olarak göstermektedir.

           Tarihi olayları tek bir nedene indirgemek ve böylece açıklamak sakıncalı olabilir. Ancak bu olayları insan faktöründen sıyırarak ele almak da sağlıklı sonuçlar vermeyecektir.

            Viyana şehri Osmanlıda Kanuni Sultan Süleyman zamanında da kuşatılmış ancak esas amaç burayı fetih olmadığı ve kuşatmaya hazırlıklı gidilmediği için Viyana şehri alınmamış ve geri dönülmüştür. Kanuni tabiri caiz ise Alman kralını  kovalarken yol üstü Viyanaya uğramıştır. Bu bilgi şimdilik burada kalsın. Biz gelelim  Veziri Azam Merzifonlu Kara Mustafa Paşaya ki esasında başarılı bir devlet adamı olmakla beraber karar alırken etrafını pek dinlemeyen, hırslı  bir kişiliğe sahiptir.

           Padişah  IV. Mehmet zamanında Avusturya  Nemçe namı ile Osmanlıya bağlıdır ve yöneticileri Osmanlı sarayından onay alarak tahta geçmektedir. Fakat Almanların Avusturyayı sıkıştırmaları ve topraklarında hak iddia etmeleri sonucu Osmanlıdan yardım isterler. Padişah IV. Mehmet Yanıkkale(Raab) ve Komron (Komaron) kalelerinin alınması şartı ile Mezifonlunun Avusturya seferine izin verir. Fakat Merzifonlunun öyle bir hırsı vardır ki Kanuni gibi en kudretli Padişahın alamadığı Viyanayı almak istemektedir.  Öyle bir acele ile hareket ediyor ki büyük kuşatma için gerekli topları almadığı gibi danışma meclisinde kuaşatmaya karşı çıkan devlet adamları ve komutanları da dinlememektedir. Fakat o kanuninin başaramadığını başararak tarihe geçmek istemektedir!  Öyle ki padişah kendisine gelen bilgi  notuna cevap olarak: “Kastımız Yanık ve Komran Kal'aları idi. Beç Kal'ası (Viyana) dilde yok idi. Paşa ne acep saygısızlık idüp bu sevdaya düşmüş. Hoşimdi Hak Te'ala asan göre, lakin mukaddem bildireydi rıza vermezdim.” Önceden bilseydim izin vermezdim diyor kısaca. Üstelik Merzifonlu Budin Beylerbeyi İbrahim Paşa ve Kırım Hanı Murat Girayın da ordunun kuşatma için uygun gelmediği, Avrupalıların kendi aralarındaki ayrılıklara son vererek Osmanlıya karşı birleşecekleri ikazını da dinlemiyor.( Avrupada bu sırada 30 yıl savaşları devam etmektedir.)

             Papaya Viyana yardım için çağrıda bulunuyor ve Murat Giray’ın “Kendü ile ceng üzre olan kâfir bile bu demde terk-i cidâl idüp, imdâd u muavenet ideceği nümâyândır.”

“Kendi arasında savaşan kafirlerin bile bu durumda savaşı bırakıp ardıma gelecekleri açıktır” uyarısı gerçekleşiyor. Merzifonlu bu uyarıları hakaretle redd etmişti. Orduda moraller bozulmuş, düşman zaman kazanmıştır.  Yardıma gelen kuvvetlerden biri de Leh(Polonya) Kralı Sobieskidir.  Sobieski komutasındaki Leh ordusunun amacı Tunayı geçmektir ki buranın savunması Kırım Hanı Murat Giraydadır. Ancak Murat Giray alınmıştır. Ve Merzifonlu Kara Mustafaya bir ders  de vermek istemektedir. Bunun için Ordu imamının uyarısına rağmen Leh ordusunun geçişine engel olmamıştır. Şu sözü istenmeden de düşmana hizmet edileceğinin en açık  ifadesidir. “İnşallâhüteala bu düşmanın def’i yanımda la şey idi, (iş değildi) ve bilirim ki dinimize de düşmez, bir ihanettir. Lakin gayret beni komadı, anlar da görsün kendilerin kaç akçelik âdem imiş, Ta­tar kadrin bilsinler.”

           Benim kıymetimi bilsinler diye düşmanın geçişine engel olmayarak mutlak bir mağlubiyete sebep olmak insan hırsının tarihin dönüm noktalarından biri olabildiğini göstermesi açısından manidardır.

           Hak ettiğini düşündüğü değeri, muameleyi görmediğini, hak ettiği makamın kendisine verilmediğini  düşünenlerin  cevap olarak görevlerini yapmamalarının nelere yol açtığını göstermesi açısından manidardır. Murat Girayın “Evet, dinimizce  uygun olmayan  bir ihanettir; ama onlar da kaç paralık adam olduklarını anlasınlar, benim kadrimi bilsinler”. Murat Giray kompleksini ifade eden sözlerdir.

            Bu küskün hali ve Görevini yapmaması üstelik kendisi ile beraber ordunun sol tarafını oluşturan Şam Valisi Hüseyin Paşa’ya yardım etmemesi sonucu Avrupanın gözünde yenilmez olan Osmanlı yenildiği gibi toprak kayıpları hızlanıyor. Hem Osmanlı Hem de Kırım Hanlığı gerileme dönemine giriyorlar Zaten yüzyıl sonra da Kırım Hanlığı Rus egemenliğine giriyor.  Hırs ve hasedin insanı ve devletleri nasıl yiyip bitirdiğine tarihten bir örnek verdik. Tarihi geri getiremeyiz ama ders alıp hataları tekrar etmeyebiliriz.