Metin Sevil “Dini Hurafesiz Yaşamak”


Uzun süredir basılı yayınları ve kitap okumayı unuttum desem yeridir. Tabi birçok nedeni var ama asıl neden dijital dünya dersek hata etmiş olmayız. Yani okumaların çoğu internet üzerinden olduğu için kitap okumaya pek fırsat bulunmuyor. Ama olsun yine de bir şeyler okuyor olmak kazançtır. Önemli olan doğru olanı okumak.
Metin Sevil kardeşimizle de böyle bir internet ortamında tanıştık. Kendisi kara elmasın ana yurdu sayılan Zonguldak'ımızda gemi kaptanlığı yapıyor ama asıl tanışmamıza vesile olan onun kitapları. Tabi kıt imkânlarıyla hayırsever hizmetlerini de unutmamak gerek. Metin bey kardeşim yoksula, kimsesizlere ve özellikle öğrencilere yaptığı yardımlarla çevresinde sevilen bir kişilik. 
Bu faaliyetleri yaparken sadece dost biriktirmemiş aynı zaman da bilgi biriktirip kendini yetiştirmiş donanımlı bir isim. Bu birikimlerini de üç tane kitap yazarak taçlandırmış. Kitapları henüz elimize ulaşmadı ama kitaplarındaki bazı bilgileri de zaman zaman sosyal medya hesaplarında paylaşarak bu işi para kazanmak için değil toplumda insan inşasına katkıda bulunmak için yaptığı gün gibi ortada.
Bu kitaplarında biri de “dini hurafesiz yaşamak”. Son zamanlarda benim de ilgimi ve dikkatimi celbeden konular olduğundan keyifle okunacak kitap olduğu aşikar.  Zira değişen gelişen dünya da kıyamete kadar var olacak Kur'an'ı belli bir tarihe hapsetmek ona yapılmış en büyük haksızlık olduğu kadar günümüz Müslümanlarını içine düştüğü cendereden kurtarmaya kafi gelmediği ortada. 
İşte Metin bey kardeşim bunu sorgulayarak, “İSLAM DÜNYASI NEDEN GERİ KALMIŞTIR” deyip bunun sebeplerini araştırıp ortaya koymuş bu kitabında. Hem de delilleriyle sade bir dille herkesin anlayabileceği şekilde yazmış. Bakalım neler demiş Sevil, kitaptan kısa bir alıntı.
Bin yıl önceki Müslüman bilginlerin ilimde ulaştıkları seviyelerden, buluşlarından bahsediyoruz. Harezmi'den, Biruni'den, Farabi'den, İbn Sina'dan dem vuruyor, övünüyoruz. Utanmamız gerekirken!.. Bu buluşlardan bir tanesi de Harezmi'nin (Ö: 850) sıfırıdır, yani bildiğimiz matematikteki sıfırı bu Müslüman bilgin bulmuştur. Tıpta, astromide, matematikte daha nice çağlara ışık tutan buluşlar o devirlerde yaşamış Müslüman bilginlerin eseridir.  Peki ne oldu da şimdi böyle oldu, sonrasında bir arpa boyu bile yol alamadık, gavurlar bizi koydu da geçti?
H. 5.-6. Asırlarda öve öve bitiremediğimiz tasavvuf ve tarikat oluşumlarının ortaya çıkmasıyla başladı her şey bence. İslam ümmeti mistizmin engin dehlizlerinde boğuldukça boğuldu. Evliya masallarını, keşfi açık keramet sahibi büyüklerin hallerini dinledikçe kendinden geçti. Bedava, kolay, kestirme cennet yollarını aramaya başladı/önüne konuldu.. Allah'ın kitabının yerine Mesvnevi'yi, İhya'yı, Kimyayı Saadet'i, Mektubat'ı, Saadet-i Ebediyye'yi, Marifetname'yi, Kara Davut'u vs. başucu kitabı yaptı. Ee hal böyle olunca da Allah “..Dünyadan da nasibini unutma..” (28/77) dese de bu kitaplarda fazileti övüle övüle bitirilemeyen “ZÜHD” kavramına aklı daha çok yattı. Hatta Allah böyle dese de bu kitaplarda ve zamanın ilim merkezleri Bağdat, Kufe, Semerkand, Basra vs.de
alimler acaba beyaz undan buğday ekmeğini arpa ekmeğine tercih edenin zahidliği düşer mi diye tartıştı. Kimi önemli eserlerde "dünyaya tuvalet gibi bakılmalıdır, sadece zaruret miktarınca ilgilenilmelidir, bunun haricinde hemen yüz çevirilmelidir", “Dünya bir leştir, taliplisi köpeklerdir” diye yazıldı.
“Kafirlere gücünüz yettiğince kuvvet ve savaş atları hazırlayın…” (8/60) ayetini de hep anlamadan okudu. Arapça bilse bile üzerine düşünmedi veya “artık savaş aracı at değil” diyerekten uyarıyı dikkate almadı. Zaten “sakın ha abdestsiz Kuran'a dokunma çarpılıverirsin, sıkı muhafaza et..” öğretisi de Kuran'ı diğerleri kadar kolay okunur olmaktan çıkardı.
Allah; “Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. (3/103), “Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir. (6/159) diyorken Müslüman “zaten ihtilafta rahmet vardır, çok da sorun değil ayrışmak” deyip bölündükçe bölündü. Derken karşılıklı tekfir etmeler ve hatta birbirini kesmeler başladı.
“İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (53/39) ayetini bir türlü hesaba katmadı. “Bizler dururken gavurlar zenginleşip güçlenecek ve söz sahibi olacak değil ya” diye düşündü. Allah'ın torpili ve torpillisi olmayacağını bu ayetten bir türlü öğrenemedi. Dünyaya fazla tamah etme, kişisel zenginliğinin peşinden koşma, hırsa kapılma tarzı ayetlerle, yukarıda saydıklarımızın dengesini bir türlü kuramadı. Şu tevekkül anlayışında da  asla isabetli bir yol tutturamadı. İmam efendilerin kürsülerden duaları bizim aşağıdan aminlerimiz yeri göğü inletse de kafir aldı yürüdü… Ne gücü azaldı, ne zulmü tükendi ne de zenginliği.
Herif bu dünyayı bıraktı uzaya el attı biz birbirimizi kırıp geçirirken, zahidliğin ve abidliğin faziletlerini okurken. Nasıl bir eziklik kapatma çabasıdır, nasıl bir pay kapma işidir ki aya çıkan adama ezanı dinlettik biz de. En sonunda zaten deklere yayınladı “ben ayda ezan sesi falan duymadım kardeşim” dedi. Velev ki duydu diyelim, ne değişecekti, başarı da Müslümanların da mı payı olmuş olacaktı?
İslam dünyası tefrikadan ve tembellikten kırılırken en temel ve vazgeçilmez 2 gereç olan otomobili ve her çeşidiyle telefonu gavur üretti. Milyarlarca dolarımız onlara aktı. 2016 yılında müslüman gençte cebinden çıkardığı 2000 liralık Samsung ile Facebook'tan 1000 (bin) yıl önceki Müslümanların buluşlarını sergiler oldu. 
Kısacası bugün elimizde kala kala Harezmi'mizin bulduğu koskoca bir SIFIRımız kaldı. / METİN SEVİL / 2016 
(DİNİ HURAFESİZ YAŞAMAK KİTABI SAYFA: 80'DEN ALINTIDIR.)