KÜRESEL BİR VİCDAN HAREKETİ MAVİ MARMARA
Hedefleri ve idealleri büyük olmayanların yaşantıları da hayata bıraktıkları iz de büyük olamaz. Beşeriyetten insanlığa doğru bir tekâmül sürecinde olan Adem’in çocukları (hepimiz) kimi zaman Habil, kimi zaman da Kabilvari tercihlerde bulunuyoruz. Oysa en temelde Allah Adem’i adamlık imtihanını doğru tercihlerde bulunarak en güzel bir şekilde verebilmesi için yaratmıştı… Ama ne yazık ki, sermayesi nifakla, hırsla, ihtiras ve intikamla dolu olanların… Ve semtlerine paylaşma, adaletve merhamet uğramamışların insanlığa iyilik, güzellik, barış, huzur namına verebilecekleri hiçbir şeyleri olamaz. Tıpkı Kabil’in cürmüyle biz Âdemoğullarına ve kızlarına kötülük ve çirkinlikten başka bir miras bırakmamış olması gibi…
Böylece zıt kutupların mücadele sahası olan dünya, tarihi boyunca iyi-kötü birçok şahitliklere sahne olmuştur. Öyle ki, bazen yaşantımız ve ideallerimiz uğruna verdiğimiz mücadele en kıymetli varlıklarımıza bile mal olabiliyor. Nitekim bu durumun en açık örnekliğiniyukarıda belirttiğimiz kıssada ismi geçen şahsiyetlerin tutumlarından öğreniyoruz. Aslında Kur’an onları sadece birer müşahhas kişiler olarak değil de birer zihin, anlayış ve hatta birer dünya görüşü olarak anlamamız gerektiğini söylüyor. Zira vahiy kendisini “esatirul evvelin” “geçmişin masalları” olarak itham edip itibarsızlaştırmaya çalışanları çok sert ve net bir dille yalanlıyor. Bu durum Kur’an’ın hikayeler içeren ölü bir metin değil hayatımızı şekillendiren gerçekliklerle dolu canlı ve örnek bir rehber olduğunu gösteriyor.
Dolayısıyla bu kıssa özelinde Kabil’in tüm fitne ve fesadına karşı Habil’in ortaya koyduğu tavırlaRabbimiz bizlere direnmenin ahlakını öğretmiştir. Şöyle demişti; “(Habil, kardeşi Kabil'e): “Andolsun ki beni öldürmek üzere elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için sana elimi uzatmam, çünkü ben, Âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.” (Maide-28). Evet, Habil bu tarihi, İslami, insani ve ahlaki duruşu sergileyerek bizlere mücadele kıstasının “Alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkmak!” olduğunu öğretmiştir. Zira Habil’in onurlu duruşu ve o temiz kanının akması sonucunda bizler gerçek anlamda imar ile ifsadın, masumiyet ile mahcubiyetin, galibiyet ile mağlubiyetin ne demek olduğunu daha iyi anlamış olduk.
Tıpkı “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve «Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir koruyucu/sahip gönder, bize katından yardım edenler yolla» diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan çaresiz bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsunuz? “ (Nisa–75) çağrısına kulak verip her türlü inançtan ve düşünceden vicdan sahibi kadın, erkek, yaşlı ve gencin Mavi Marmara gemisiyle sefere çıkması gibi.Tek amaçları Gazze’deyaşanan insanlık dramını dünyaya duyurmak ve orada yaşayan mazlumlara yardım götürmek olan Mavi Marmara ismiyle özdeşleşen Özgürlük Filosunun hunharca saldırıya uğramasında da bu asil duruşun örnekliğini gördük. Ellerinde ve yüreklerinde mazlumlara iyilik ulaştırmaktan başka bir niyet taşımayan insanların canlarından olma pahasına duruşlarını bozmamaları… Ve saldırı sonucunda katil İsrail askerleri tarafında şehit edilen Mavi Marmara yolcularının kanlarının Akdeniz’e dökülmesi ile tüm dünya İsrail’in gerçek yüzünü bir kez daha görmüş oldu…
Bu yüzden Mavi Marmara yeryüzünde işlenen her türlü zulme, işkenceye, işgale, haksızlığa ve yükselen feryatlara karşı sessiz kalamayız, çünkü biz “ Âlemlerin Rabbi olan Allahtan korkarız…”diyen küresel bir vicdan hareketidir.Zira mücadelemizin mihenginde kim olursa olsun zalime karşı mazlumdan yana olma bilinci olmalıdır.
Evet, Mavi Marmara gerek fiziken taşıdığı yolcuları, gerekse katılamadığı halde bu sefere yüreklerini, dualarını, umutlarını ve gözyaşlarını koyan milyonların zulme karşı haykırdığı bir çığlıktır. Ve Özgürlük Filosu taşıdığı misyon itibariyle insanlığın ortak vicdanı olmuş, bu yüzden tarihe derin ve önemli bir iz bırakmıştır.
Mavi Marmara 21. Yüzyılın insanına mazlumlara el uzatmanın mezhepleri, meşrepleri, ırkları, dilleri, kültürleri hatta dinleri aşan hayati bir mesele olduğunu öğretmiştir.Mavi Marmara zalim ve zorba güçlerin katlettiği, kirlettiği insanlığın vicdanını ve onurunu tekrar ayağa kaldıran ve insanlığı fıtratına çağıran davudi bir seslenişti. Bu yüzden o gemi vicdan taşıyan herkesi daha fazla adaletli ve merhametli olmaya davet eden insanlığın ortak emanetidir…
Bu yolculuk bizlere, tüm zorba güçlere karşı durma, hak arama ve özgürlüğü savunmanın, bu uğurda fedakârlık yapmanın ne demek olduğunu öğretmiştir. En önemlisi de dünyanın ve insanlığın özgürlük kavgasını vermek için yapılmış mühim bir yolculuktur. Tüm küresel diktatörlerin işgallerine, vahşi uygulamalarına emperyalist ve siyonist fitnelerine karşı her birimizin rotasının mazlumların yüreği ve yüklerimizin vicdan olması duasıyla… Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.