KORONADAN SONRA KORONADAN ÖNCE Mİ

      Korona salgını ile ilgili genelde ifade edilen dünyanın şimdiye kadar gördüğü en kapsamlı bulaşıcı hastalık olmasıdır.

Bu hastalık üzerine fikir yürüten ilgili-ilgisiz herkesin teslim ettiği bu gerçek üzerine salgın sona erdikten sonra da çok şey yazılıp çizilecektir. Temennimiz bu salgının biran önce ve en az hasarla yok olmasıdır.

          Tarihi çağlar sınıflandırılırken insanlığın büyük bir kesimini siyasi, ekonomik ve sosyal olarak değiştiren olaylar çağ başlangıcı olarak kabul edilir. Mesela İstanbul’un fethinde kullanılan toplar sayesinde siyasi sistem feodalizmden imparatorluklara, ekonomik sistem tarımdan ticarete-merkantilizme evrilmiş ve sosyal sınıflardan da tüccar sınıfı önem kazanmaya başlamıştır. Bu kısa bilgiyi vermemin sebebi 1789 dan bu güne kadar insanlığın siyasi, ekonomik ve sosyal yaşamını değiştirecek herhangi bir olayın yaşanmamış olmasıdır. Hal bu ki o tarihten bu yana bilimsel, teknolojik, ekonomik olarak insanlık hiçbir çağda yaşamadığı gelişmeyi göstermiştir. Uzayın keşfi, nano teknoloji, siber savaşlar ve daha birçok gelişme bu çağda yaşanmıştır. 

         İnsanlığın gösterdiği olağanüstü gelişmenin yanında birçok niteliğini de kaybettiğine şahit olmaktayız. Bu salgın bir çok erdemi kaybettiğimizi de göstermiştir. Yardımlaşma, başkasının hukukunu gözetme, tabiatı imar gibi erdemlerin yok olması bu gün tekrar üzerinde düşünmemizi gerektirmektedir. Mesela sağlık çalışanları, emniyet çalışanları gibi bizim için zorunlu olarak çalışan meslek erbabının ve devlet yetkililerinin tüm uyarılarına rağmen “bir hava alayım”düşüncesi ile sokağa çıkanlar bu insanların haklarına girmektedirler. Bu insanların sağlıklı devam edebilmeleri için bizim evde kalmamız gerekmektedir. 

           Umuyorum ki insanlık bu illetin de ilacını bulacaktır. Bizim için çalışan insanların bu fedakarlıklarına verebileceğimiz tek şey “mala we awa be” dir. Ne para ne de başka bir maddi şeyle ölçülemez bu fedakarlıklar.

          “Mal avayi je hak çetire” bu atasözünü Martin Van Bruinnesen’in kitabında okuduğumda ilk önce bir anlam verememiştim. Üzerinde biraz düşününce derin bir hayat anlayışını yansıttığı anlaşılacaktır. Bazen bir işi yaparken karşınızdakinin sizi takdir etmesi verilebilecek tüm maddi değerleri aşar. İnsanlığa yapılacak bir hizmetin karşılığı ancak “mala te ava be” ile ödenebilir. Bu insanlığın erdemidir. 

           Bu gün Küba’dan İtalya’ya bir sağlık ekibi yardım için geliyorsa bu ancak takdir edilir. Veya bir fırın işini kaybeden insanlara ücretsiz ekmek veriyorsa onu maddi bir karşılık vererek tatmin edemezsiniz. Maddi karşılık bekleyenler vicdanları körelmiş stokçulardır.

           Her şeyi sahip oldukları maddiyatla ölçen insanlar elbette bunu anlayamazlar. Bu gün insanlık bu felaketlere uğruyorsa şayet bu her şeyi maddi değeri ile ölçen batı medeniyetinin tabiatı hunharca kullanması sonucu da olabilir.

           Bir gün bu felaketin de ilacı veya aşısı bulunacaktır. Bu ilacı bulan insanlara yapabileceğimiz tek şey onlara minnettarlığımızı ifade etmektir.

                Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Umudumuz insanlığın koronadan sonra iyi hasletlerine dönmesidir. Gözle görülemeyen, ancak gelişmiş mikroskoplarla görülebilen minnacık bir virüsün süper güçleri nasıl esir aldığını, kıtalar aşarak Irak’ı Suriye’i işgale gelen süper güçlerin nasıl eve hapsettiğini gören insanlığı…