İnsan sosyal bir varlık olarak içinden çıktığı toplumdan etkilendiği gibi içinde yaşadığı toplumu da etkileyebilen, üstün kabiliyetlerle donatılarak yaratılan Allah’ın şaheseridir.
 İnsan kimliğini, kişiliğini, bakış açısını, algılarını, tercihlerini ve değer yargılarını yaşadığı toplumdan ve en çok da ailesinden/atalarından alarak yoluna devam eder.
İnsanı çevreleyen atalar yolu, gelenek ve kültür tercihlerle güçlenerek karakter ve kişiliğe dönüşür.
Atalar yolunun iyi ve kötü taraflarından hangisini seçeceğimiz kişiliğimizi ve değerimizi belirler. Âdem (as)’dan başlayıp Allah Rasulu  Hz.Muhammed (asv)’de kemale ulaşan ve kıyamete kadar devam edecek iyilerin yolu ve manevi mirası hepimize sorumluluklar yüklemiştir. Bu yazıda iyilerin yolunu sürdürme ve manevi mirasına sahip çıkma konusunda örnek davranışlardan bazılarıyla konumuzu somutlaştırmak ve örnekliğinin ebediyen yaşatılması için Kur’an-ı Kerim’den Musa (as) ile  Şuayb  (as) arasında geçen  bir kıssayı hatırlatmak isterim.
Hazret-i Mûsâ bin İmrân, Medyen Şehri’nin su kaynağına varınca[2] orada koyunlarını sulayan çobanlar görmüştü. Onların ilerisinde de koyunlarını öbür koyunlara karışmaktan alıkoyan iki kızcağız vardı. Onlara durumlarını sordu. Cevâben:
«–Çobanlar koyunlarını sulayıp gitmedikçe biz koyunlarımızı sulayamayız, babamız da iyice yaşlandı.» dediler.
Hazret-i Mûsâ, onların koyunlarını sulayıverdi. Sonra da bir gölgeye çekilip şöyle duâ etti: «Rabbim, ben Sen’in indireceğin her hayra muhtacım.»
O, bu duâyı yaparken sekiz günlük yoldan gelmiş, yorgun ve aç idi, düşman tehlikesinden korkuyordu, emniyette değildi. Buna rağmen sâdece Rabbine duâ etti ve sığındı, insanlardan hiçbir şey istemedi.
Çobanlar işin farkına varamadılar, ancak o ferasetli kızlar durumu derhal anladılar. Babalarına döndüklerinde başlarından geçenleri anlattılar. Babaları Hazret-i Şuayb -aleyhisselâm-:
«–O zâtın karnı açtır.» dedi. Kızlarından birine:
«–Git, onu buraya dâvet et!» diye emretti.
Kızcağız, Hazret-i Mûsâ’nın yanına varınca gereken saygıyı gösterdi ve yüzünü kapatarak:
«–Babam sizi çağırıyor, koyunlarımızı sulayıverdiğiniz için size ücret verecek!..» dedi.
Yaptığı iyiliğin zikredilmesi ve buna karşılık ücret verileceğinin bildirilmesi Hazret-i Mûsâ’nın gönlüne ağır geldi. Ancak kızı tâkip etmekten başka bir yol bulamadı. Zîrâ O, dağlar arasında aç ve yapayalnız kalmıştı.
Kızın ardı sıra giderken rüzgâr esiyor, kızın elbisesini zayıf ve nahif olan bedenine yapıştırıyor, vücut hatlarını ortaya çıkarıyordu. Hazret-i Mûsâ ise, bazen yüzünü yana çeviriyor, bazen de gözlerini yumuyordu. Sonunda:
«–Ey Allâh’ın kulu, arkamdan yürü de ne tarafa gideceğimi sözlerinle bana bildir!..» dedi.
Mûsâ -aleyhisselâm-, Hazret-i Şuayb’ın yanına varınca akşam yemeğinin hazırlanmış olduğunu gördü. Şuayb -aleyhisselâm- ona:
«–Delikanlı, otur, yemek ye!» dedi. Hazret-i Mûsâ ise:
«–Bundan Allâh’a sığınırım.» dedi. Şuayb -aleyhisselâm- büyük bir hayret içinde:
«–Neden, aç değil misin?» diye sorunca Mûsâ -aleyhisselâm-:
«–Evet, açım, fakat bu yemeğin, koyunları sulayıvermemin karşılığı olmasından korkuyorum. Bizler öyle bir âileye mensubuz ki, her hayrı sadece Allâh’ın rızâsı için yaparız.» dedi.
Şuayb -aleyhisselâm- ona:
«–Hayır, ey delikanlı, Sen’in düşündüğün gibi değil. Bu benim ve babalarımın âdetidir. Misâfire ikrâm eder, insanlara yemek yediririz.» dedi.
Bunun üzerine Mûsâ -aleyhisselâm- oturup yemek yedi.”
Musa (as): Bizler öyle bir âileye mensubuz ki, her hayrı sadece Allâh’ın rızâsı için yaparız.» dedi.
Şuayb (as): Benim ve babalarımın âdetidir. Misâfire ikrâm eder, insanlara yemek yediririz.» dedi.
İşte budur! Gelenekte, kültürede atalar yolunda uyulması gereken işler bu ve benzeri iyiliklerdir.
  İyilik önder ve örneklerimizin sürdürülmesi gereken manevi miras budur.
 İyi insanlara selam, dua ve muhabbetlerimle…
A.Erkan FURKANOĞLU
Kıbrıs /Kktc
09.08.2024 14.35