İnsanın hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu insana hatırlatması

      İnsanın hayat serüveninde tevafuk ettiği ve vasıl olduğu nimetler hadsizdir. İnsanoğlu bu nimetlerle terbiye olunduğunu çoğu kez hatırlamaz veya hatırlamak istemez. Evvela Allah’ın lütfuna ve ikramına mazhar olarak vücut libasını giymiş. Bu başlı başına bir nimettir. Yokluktan varlığa geçişinde anne karnındaki teşekkülü harikuladedir ve mucizedir. Allah Kuran’da insanın anne karnındaki teşekkür safhalarını ifade ederken ‘’ Oysa sizi tavırdan tavra koyarak o yaratmıştır.’’ Buyurmaktadır. Bu tavırdan tavıra geçiş merhalelerinin her biri bir mucizedir.

     Allah bir insanın varoluşunu murat ettiği zaman kudretiyle halk ediyor. Bu yaratma sürecinde Allah terbiye sıfatı olan rububiyetini tecelli ettiriyor. İnsan rububiyetin tecellisi meselesini çoğu zaman düşünemez. Bir marangoz odunu alır terbiye eder masa, sehpa gibi araçlar yapar. Masa, sandalye ve sehpaların güzelliği ve mükemmelliği ustanın maharet ve ilmine tabidir. Marangoz ne kadar mahir ise eserleri de o kadar mükemmel olur.

     Evet, insanın bir ahlaki terbiyesi vardır. Bir de maddi ve bedeni terbiyesi vardır. İşte bu bedeni ve maddi terbiye Allah’ın en büyük sanatlarından biridir. Kuran’da da ifade edildiği gibi insanın anne karnında tavırdan tavra geçişi Rabbimizin terbiyesiyle mümkündür. Bir su damlasından kan pıhtısına, kan pıhtısından et parçasına, et parçasından kemik ve et haline gelmesine ve kemik ve et halinden insanın asıl şekline ve vaziyete gelmesi müthiş bir terbiye hakikatini gösteriyor. Yani bebeğin anne karnında bir önceki safha ile sonraki safhada ki vaziyetleri birbirine benzemedikleri halde Allah terbiye sıfatıyla bebeğin her safhasını ve tavrını farklı bir hal ile tebdil ediyor. Kan pıhtısını ete ve kemiğe çeviren Rububiyet hakikatine insanoğlu nankörlük ederek terbiye olunduğunu idrak edemiyor. Düşünün insan odunu terbiye ediyor masa yapıyor. Allah odunu terbiye ediyor elma ve kiraz yapıyor. İşte insan ise marangozun maharetini hayret ediyor ama Rabbinin terbiye sıfatı ile gerçekleştirdiği harikulade ve mucize işlere hayret edemiyor.

     Rabbimizin terbiyesi ile meydana gelen varlıklar nelerdir denilirse bütün kâinat ve içindeki bütün masnuat diye cevap verilebilir. Sadece insanlar değil bütün varlıklar terbiye sıfatının eseridir. Bununla beraber Allah rızık namıyla yiyeceklerimizi de terbiye ederek varlık âlemine getiriyor. Ağacı terbiye ederek meyveyi, toprağı terbiye ederek hububatı, inek, koyun gibi mübarek hayvanları terbiye ederek et ve süt ürünlerini bizim istifademize sunmuştur. Bu varlıkları insanın menfaatine sunan Allah onlarla da insanı rızıklandırarak terbiye ediyor. İnsan ise hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. özellikle dünyada gücü ve serveti de varsa kendisine sunulmuş ve verilmiş nimetleri göremez. fakirliği tatmamış biri elbette nimetlerin kıymetini tam takdir edemez. özellikle servet ve iktidardan gelen bir gaflet bütün bütün gözlerini körleştirerek hakikati göremez.

     işte Ramazan-ı Şerifteki oruç açlık vasıta olup servet ve güç ile oluşan kalın gaflet perdesi kırılır. Servetinin ve gücünün hakiki olmadığını geçici bir arızi olduğunu idrak eder. Aciz ve fakir olduğunu, servet ve iktidarnın ona verilmiş emanet olduğunu ve ister istemez elinden çıkacağını anlar, Rabbine itaat etmeye başlar...