İMANIN TOPLUM HAYATINA YANSIMA GEREĞİ ÜZERİNE...

İman; kişiyi iyiliklere yönelten ve kötülüklerden alıkoyan bir kuvvettir. Bunun içindir ki Allah (c.c.), kullarını iyiliğe davet, kötülükten men ederken bunu kalplerdeki îmanın bir gereği kılan Kur'an'da bunun misalleri pek çoktur. Ahlâk bu çerçeve içinde, "insanın bir amaca yönelik olarak kendi arzusu ile iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak olmasıdır" şeklinde tanımlanabilir. İslam dininin gayesi,  Allah’ın muradını, bütün insanların gönüllerine nakşetmeleri ve onların güzel ahlâk sahibi kişiler olmayı sağlamaktır.
Bir adam:
"- Ey Allah'ın Resulü! Falan kadın namaz, oruç ve sadakayı çokça yerine getirmekle anılıyor. Ancak o, diliyle komşusuna eziyet ediyor" dedi.
Resulü Ekrem (s.a.v.):
"O, ateşliktir," buyurdu. Sonra adam devamla:
"Falan kadın da az namaz kılıp, oruç tutup, peynirden de (büyük miktarda) sadaka vermekle anılıyor. Fakat komşularına eziyet etmiyor " deyince, Allah Resulü (s.a.v.):
- "O da cennetliktir" buyurdu. ( Ahmet b.hanbel)

Peygamber (s.a.v.) bir gün ashabına: "-Müflis kimdir, bilir misiniz?" diye sorar. Ashâb: "- Bize göre o, para ve eşyası olmayandır," deyince Resulü Ekrem:
"- Müflis; ümmetimden namaz, zekât ve oruçla gelen, fakat bununla beraber, şuna sövmüş, buna iftira etmiş, diğerinin malını (gasbetmiş), başkasının kanını akıtmış ve bir başkasını da dövmüştür. Tüm hak sahiplerine onun hayırları verilir. Üzerindeki borcu tükenmeden hayırları tükenir ve alacaklının günahlarından ona yüklenir ve sonra da ateşe atılır." (İşte esas müflis budur)(Müslim) buyurur.

İbâdet  yapan ve dindar görünen biri, bunun yanında da kötülük aracı, gıybet eden, hasedçi, hain, itici, asık suratlı ve zulümle içice olursa kamil bir insan sayılamaz. İmanının gereğini yapmamıştır.

 Resulullah (s.a.v.) bu durumla ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır: "İyi ahlâk suyun buzu erittiği (veya buzun suya dönüp eridiği gibi) günahları yok eder. Kötü ahlâk da sirkenin balı bozduğu gibi iyi) amelleri mahveder."(Beyhaki)
İmanla hayatın bu açık ilgisi hakkında Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

"Kimde dört haslet varsa o hâlis münafık olur. Kimde bunlardan biri bulunursa, onu terkedinceye kadar onda bir münafıklık alâmeti var demektir:
1. Emanete hıyanet eder,
2. Konuşunca yalan söyler,
3. Söz verdiği zaman tutmaz,
4. Mücadele ve düşmanlık yaptığı zaman haktan ayrılır."

- "Size bana en sevimli olup, kıyamette bana en yakın olanınızdan haber vereyim mi? diye iki veya üç defa tekrarladı. Ashâb: Buyurun söyleyin ey Allah'ın Resulü deyince:
"- O, ahlâkça en iyi olanınızdır" (Ahmet b. Hanbel) buyurdu.

"Kıyamet gününde müminin mizanında iyi ahlâktan daha ağır bir şey yoktur. Allah (c.c.) hayasız ve arsızdan hoşlanmaz. Muhakkak ki, iyi ahlâk sahibi, namaz kılan ve oruç tutanların derecesine nail olur" (Ahmet b. Hanbel) buyurdu.

Mücahid(r.a.) İbni Abbas(r.a.)’den şöyle işittiğini rivayet etti:

“- Şu beş şeyin çok sayıda görülmüş faydaları var:

1-Seninle ilgili olmayan şeyi konuşma. Çünkü o lüzumsuzdur. Ve seni günaha girdirmeyeceğine söz veremem.

2-Seninle alakalı sözü de yeri gelmedikçe söyleme. Çünkü nice kişiler kendileri ile ilgili sözü yersiz söylemeleri nedeni ile ayıplanmıştır.

3-Ağırbaşlı kişi ile ve cahil kendini bilmez ile münakaşaya tutuşma. Çünkü ağırbaşlı sana darılır. Cahil ise sana eziyet eder.

4- Mü’min kardeşin senden uzakta olduğunda, seni nasıl anlamasını istiyorsan,sen de onu o şekilde an. Seni hoş görmesini istediğin şeyden sen de onu hoş gör.

5- Hayrını ve şerrini bilip ona göre davranan gibi davran.

Bir gün Resulullah(sav), “kim var benden şu söyleyeceğim kelimeleri, şu öğütleri alsın da onlarla kendi amel etsin.Ya da bir başkasına amel etmesi için öğretsin” buyurmuştu.Ebu Hüreyre(ra) der ki, “Ben varım Ya Resulallah dedim. Elimi tuttu beş cümlede beş öğüt saydı. Buyurdu ki:

Allahın yasaklarından sakın ki insanların en fazla ibadet edeni olasın.

Allahın sana taksim ettiği rızkına razı ol ki insanların en zengini olasın.

Komşuna iyilik yap ki (gerçek) mümin olasın

Kendi nefsin için sevdiğini diğer insanlar için de sevmeye çalış ki (gerçek) Müslüman olasın.

Bir de sakın (zevkü sefaya dalıp) çok gülme ki, fazlaca gülmek insanın kalbi duygularını öldürür.”(Tirmizi:4/551) 

Hz Ali(ra): “öksüz anası babası olmayan değildir. Asıl öksüz ilim ve edepten, fazlı kemalden yoksun olandır”

Vehab bin Münebbih diyor ki:

 "Ahlâkı kötü olan bir kimse, tıpkı kırılmış bir saksı gibidir. O artık ne bir saksı, ne de bir çamurdur."

Topluma iyilik ve ahlak olarak yansımayan ibadetin ne lezzeti olur ne de kabulü kolaydır. Bunun içindir ki Hz Peygamber şöyle buyurdu: ““Nice oruç tutanlar var ki, aç kalmaktan başka bir kazançları yoktur. Ve yine nice namaz kılanlar var ki, yorgunluktan başka namazından elde ettiği bir şey yoktur.”(İbn Mace, Sıyam,21)

Onun için camii yapmış, ya da camii yaptırmış, haftada iki gün oruç tutuyor, üçayların tamamını oruçla geçiriyor, namazlarını cemaatle mi kılıyor…. Geçin bunları.. Topluma yansıması nasıl? Komşuluğu, arkadaşlığı, ticareti, kibri, bencilliği kısacası ahlakı nasıl?  Ona bakmak gerekir. Mevlana’nın dediği gibi “ Nice elbiseler gördüm içinde adam yoktur. Ve yine nice adamlar gördüm üstünde elbise yoktur.”

Enes bin Malik diyor ki:

 "İnsan, cennetin yüksek derecelerine, güzel ahlâkı sayesinde ulaşabilir. Bunun yanında, abid olsa da, huyu kötü olan bir kimse, cehennemin derinliklerine yuvarlanabilir."

Son Not: “Kişi hacı olmaz gitmek ile mekkeye

Merkep derviş olmaz taş çekmekle tekkeye.”

NURİ ARSLAN