Âlemlerin rabbi olan Allah’u Teala (c) sonsuz rahmetinin bir vesilesi olarak insanlığa elçiler ve kitaplar göndermiştir. O kutlu elçilerin (hepsine selam olsun) her biri insanlığın hayat takviminde dönüm noktası olan büyük şahsiyetlerdir. İnsanlık tarihi zulmün sıradanlaştığı, cehalet karanlığının hâkim olduğu, fesadın çoğaldığı ve ahlaki çöküşlerin toplumları derinden sarstığı zaman ve zeminlere hep şahitlik etmiştir. İşte böylesi zamanlarda Allah’ın yeryüzüne en büyük ikramı olan Peygamberler insanlığın imdadına yetişmişlerdir. Yüce Allah sonsuz keremi ve elçileriyle göndermiş olduğu vahiy nimeti ile “esfele” düşmüş olan insanı “eşref” bir konuma/makama taşımıştır. Öyle ki, insanlığa yol göstermek üzere görevlendirilen elçiler, çoğu zaman topluma model olup rehberlik etme vazifelerini hayatlarını ortaya koyma pahasına sürdürmüşler. Çünkü inandıkları davayı hayatlarının merkezine yerleştirmişlerdi.
Dolayısıyla Allah, nasıl birer kul olmamız gerektiğini Peygamberlik zincirinin son halkası Hz. Muhammed (sav)’i bizler için “en güzel örnek” diye tanımlayarak göstermiştir… Böylece bizler ve kıyamete kadar gelecek olan tüm insanlar için Allah’ın razı olduğu bir hayat şekli, kulluk düzeyi Hz. Muhammed’in ortaya koyduğu örnek hayatla somutlaşmıştır. Kur’an’ın ifadesiyle “kitap ve hikmet” ile mücadelesini başlatan peygamberimiz 23 yıl gibi kısa bir zamanda ölü bir toplumdan diri bir neslin doğuşuna hepimizi tanık etmiştir. Zira O’ şunu öğretiyordu bizlere, ahlaklı ve erdemli olmayan toplumlar, cemiyetler ve hareketler çürümeye, çözülmeye ve çökmeye mahkûmdur. Hayatlarına hakkı ve adaleti hakim kılmayan insanlar kendilerini ve nesillerini savrulmaktan kurtaramazlar. Bu savrulma ve çürümelere maruz kalmamak için Peygamberin örnekliğini doğru anlamak, getirdiği mesajın maksadını idrak etmemiz gerekir.
Hemen her yıl birçok yerde Hz. Muhammed (s.a.v)’i anmak ile alakalı çeşitli program ve etkinliklere şahit olmaktayız. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamberin anılmasına ve anlaşılmasına yönelik programların düzenlenmesi elbette çok güzeldir. Ancak her anma vesilesinin beraberinde getirdiği yanlış anlama sonuçlarını iyi hesaplamak lazım. Öyle ki, bazı programlar etkinliklere indirgenip, şenlik/festival havasına büründürülüyor ve böylece taşıdığı mesajın adeta üstünün örtüldüğü bir peygamber olgusu ile karşılaşıyoruz. Maalesef günümüzde çoğu zaman bu etkinliklerle beşeri özellikleri yok sayılmış, olağanüstü güçlere sahip, sıra dışı olaylar gerçekleştiren böylece insanların kendisini örnek almasının adeta imkânsızlaştı(rıldı)ğı bir Peygamber tasviri yapılmakta. Ve her yıl yeni merasimlere boğarak, görsel şölenlere dönüştürülen bu ritüeller çoğunlukla asıl amacın ıskalanmasına sebep olmaktadır.
Bu manada peygamberimizin ilk nesil dava arkadaşları olan sahabenin: “anam babam sana feda olsun ya Resulullah” cümlesi asla hamaset değildi. Aksine bu durum Hz. Peygambere dair yaklaşımımızın nasıl olması gerektiğini gösteren önemli bir örnekliktir. Uğrunda her şeyini feda etmeye razı bir sevgi ve bağlılık. Dolayısıyla Resulullah’ı anmak isteyen bir müslümanın bunu sadece belli günlerde veya mevsimlerde yapması eksik bir durumdur. Zira kıymet günde ve saatte değil, şahsiyette ve taşıdığı mesajdadır. O şahsiyetin getirdiği mesajın gereklerini yerine getirip hayatının örnek alınmasındadır. Ona karşı gösterilecek hürmet ve sevgi aşırılık içeren merasimler düzenlenerek ifa edilmiş olamaz. Aksine onun derdinin ve davasının samimi bir bağlısı olmak, insanlığın kurtuluşunu hedeflemek ve kainatın dengesini koruma ideallerini bugüne taşımakla mümkün olabilir.
Anmak bir bakıma hatıra getirmektir. Oysa bizi kurtuluşa ulaştıracak olan O’nun örnekliğini ve önderliğini dönem, dönem hatıra getirmek değil rehberliğini hayatımızda bir bilince dönüştürmektir. Peygamberimizin kutlu mücadelesini doğru anlamak ve onun ahlakını hayatımıza taşımak yerine abartılı sözler, şiirler ve ilahilerden oluşan bir övgü edebiyatının yapılması günümüzden ve gündemimizden uzaklaştırmıştır. Bu yanlış yaklaşım, hayatı ve insanı dert edinen Hz. Peygamber’i adeta mitolojik bir kahramana dönüştürmenin ötesine geçememektedir. Oysa bizler Peygamberimizin büyük ve kutlu mücadelesini doğru okumalı yüklendiği misyonu ve taşıdığı mesajı doğru algılamalıyız. Ve işin özünde şu soruyu sormamız gerekiyor. Bizim gayemiz; “peygamberi anmak mı, yoksa anlamak mı?” olmalı. Zira “anı” "geçmişte kalan, geçip gitmiş olan" demektir. Dolayısıyla bir müslüman için Peygamberimizin anılardan ibaret bir şahsiyet gibi değerlendirilmesi asla düşünülemez. Anmak Peygamberi yalnızca salavatlar okuyarak (söz ile) desteklemektir, oysa anlamak Resulün yükünü, davasını, getirdiği mesajı yüklenmek, ortaya yüreğini hatta hayatını koymak ve misyonunu omuzlamaktır. Yani anlamak O’nun örnekliğini, önderliğini ve özneliğini bugüne (hayatımıza) taşımakla mümkün olabilir.
Peygamber (sav) ile hayat (gerçeklik) arasındaki bağı koparan yani O’nu öveyim derken sanki hayal âlemindeki bir yaşanmışlığı dile getirenler; maalesef O’na, getirdiği mesaja ve ümmetine farkında olmadan en büyük kötülüğü yapmış olur. Peki, bu noktada O’nu en doğru anlayabileceğimiz kaynak nedir? Sorusuna hiç şüphesi ki, Hz. Aişe annemizin; “Onun ahlakı Kur’an’dı” sözü en güzel cevap olmuştur. Yani bizler, nasıl Kur'an-ı Kerim’i Peygamber efendimiz ile tanıyıp öğrendiysek Peygamberimizi de en doğru şekilde Vahiy ile tanıyıp anlayabiliriz. O’nu doğru anlamaya Kur’anın tanımladığı şekil ve ölçülere riayet ederek ulaşabiliriz. O halde, Peygamberimizi sadece anmak değil evrensel mesajını anlamak zorundayız. Eğer bizler de çağımızdaki çirkinliklere, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı hakkın ve adaletin taşıyıcıları olmak istiyorsak, bunun yolu ancak ve ancak Kur’an ışığında Hz. Muhammed’in örnekliğini doğru anla(t)maktan geçer.
Unutmamak gerekir ki, Peygamberin misyonu/mesajı bireysel ve toplumsal hayatımızın her alanına; işimize, aşımıza, ailemize, sokağımıza ve caddemize pratik olarak yansıtılmadığı müddetçe… Bizim için Hz.Muhammed (s.a.v)’in ismi yalnızca zikir olmaktan, hayatı bir anı/hatıra olmaktan öteye geçmediği müddetçe Onu tanımak ve getirdiği mesajı hakkıyla anlamak da imkansız olacaktır.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’i doğru anlamak, tanımak, tanıtmak ve örnek hayatını yaşamak duasıyla…