İlk kez 15 yıl önce bir dağ tırmanışı sırasında  Ağrılı Eğitimci Yazar ibrahim Altun tarafından keşfedilen ve kamuoyunda  gündeme  getirilen alan, bölgede görev yapan gazeteciler  Ömer Adıgüzel ve Ömer Faruk Atalay’ında dikkatini çekti.
Gazetecilerin bölgeye gidip söz konusu tarihi yapı ve kalıntıları yerinde fotoğraflayarak haber yapmaları üzerine tarihi dağ, yıllar sonra tekrardan gündeme gelirken, Van Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünden gelen bir heyet, dağda çeşitli incelemelerde bulundu.
Yetkililerce yapılan çalışmalar neticesinde dağda seramik parçaların yanı sıra çeşitli tarihi kalıntılara ve yapılara rastlanıldı. Dağda bulunan seramik parçalar ve tarihi kalıntılar toplanarak uzmanlar tarafından  incelemeye alındı. Yapılan incelemeler neticesinde ilk bulgulardan hareketle dağdaki yapı ve kalıntıların Ortaçağa ait olduğu belirlendi. Van Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünce hazırlanan raporlar sonucunda bölge 1’inci Derece Arkeolojik Sit Alanı’ olarak tescillendi.


Van Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü bünyesinde toplatılan numunelerle birlikte elde edilen görseller ışığında uzmanlar tarafından hazırlanan raporlarla 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 7’nci maddesi gereği Yukarı Ağadeve Köyü Yerleşim Alanı’nın  ‘1’inci Derece Arkeolojik Sit Alanı’ olarak tescillenmesine karar verildi.


Söz konusu raporda, ilk bulgulara göre bölgede Ortaçağa ait kalıntı ve yapıların bulunduğu ve bu yapılardan birinin de Hristiyanlara ait tarihi bir şapel olabileceği değerlendirildi.


Öte yandan yıllar önce dağda yaptığı keşifle buradaki tarihi gizemi kamuoyuna duyuran ve bölgeye sahip çıkılması noktasında çağrıda bulunan eğitimci yazar İbrahim Altun, Bölgenin, 1’inci Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillendiği haberini, bölge halkı olarak büyük bir sevinçle karşıladıklarını söyledi.


‘Definecilerin talanına ve tahribatına maruz kaldı. ’
İbrahim Altun yaptığı açıklamada; “Bundan 15 yıl önce tırmanış yaptığım dağda gördüğüm tarihi kalıntılar ve yapılar beni müthiş derecede heyecanlandırmıştı. Daha sonra dağa birkaç defa daha araştırma yapma amacıyla tırmanış gerçekleştirmiş incelemelerde bulunmuştum. Dağda gördüklerimi fotoğraflayıp durumu tüm detaylarıyla bir rapor haline getirip neredeyse önüme gelen her yetkiliye anlatmıştım. Burası normal bir dağ değil tarihin şahitliğini yapan keşfedilmeyi bekleyen bir tümülüstür, mutlaka koruma altına alınıp arkeolojik araştırmalar yapılmalı diye haykırıp durmuştum. İlde bulunan etkili yetkili kim varsa basınından köylüsüne, öğretmeninden öğrencisine, amirinden memuruna kadar önüme gelen herkese o bölgeyi ısrarla anlatmış ve buraya sahip çıkılması çağrısında bulunmuştum. Ne var ki kimselere sesimi duyuramadım. Her defasında aşındırdığım kapılardan eli boş döndüm. Bu hususta bir sonuç alamadım ve orası yıllarca artık herkesin bildiği bir sır olarak kaldı. Bu da yetmezmiş gibi ne yazık ki bu tarihi dağ durumdan istifade eden definecilerin talanına ve tahribatına maruz kaldı. Ama bugün söz konusu olan Ağadeve Tümülüsü, başta  Ömer Adıgüzel ve Ömer Faruk Atalay kardeşlerimiz olmak üzere birçok duyarlı yüreğin yoğun çabaları sonucunda “Tarihi Sit Alanı” olarak tescillendi. Keşke bu kadar gecikilmeseydi. Yetkilileri haberdar ettiğim o gün dediklerim ciddiye alınsaydı ve bu çalışmalar o gün yapılsaydı da bu tarihi dağ bu denli bir tahribat yaşamasaydı. Bu duruma üzülsem de yine de zararın neresinden dönülürse kardır diyorum. Bundan sonrası için de çok mutlu ve umutluyum. Darısı diğer tarihi ve kültürel değerlerimizin başına diyorum. Dağı keşfettikten sonra daha fazla bulgu ve bilgi toplamak amacıyla söz konusu bölgeye defalarca gittim. Özellikle bu bölgenin tarihinin sadece o dağla sınırlı olmadığını ve çevresinde de mutlaka arkeolojik araştırmalar yapılması gerektiği kanısına  vardım. Yıllar önce yaptığım gibi yetkililere bir kez daha sesleniyorum. Lütfen en kısa zamanda bölgede arkeolojik çalışmalara başlayın. Zira Ağadeve Tümülüsü tüm gizemiyle sizleri bekliyor. Ümit ediyorum ki araştırmalar yoğunlaştıkça ve arkeolojik kazılar yapıldıkça daha çok bulguya ve yapıya ulaşılacaktır ve dağın çevresine doğru kazı çalışmaları genişleyecektir. Buna tüm kalbimle inanıyorum.”dedi.

Soğuk coğrafyanın terk edilmiş hanelerinin sanatlaştığı eserlere "Buz Müzesi" ev oldu Soğuk coğrafyanın terk edilmiş hanelerinin sanatlaştığı eserlere "Buz Müzesi" ev oldu


‘Kim bilir belki de Doğunun Göbeklitepe’si Ağrı’da’
Alanın yakın tarihte de bölge açısından önemli bir yer olduğu bilgilerine de ulaştığını ifade eden Altun: “Ayrıca bölgenin tarihi üzerine detaylı incelemeler yaparken çok ilginç bilgiler edindim. Bunlardan en önemlisi Yukarı Ağadeve köyünde bulunan bu dağın, Osmanlı-Rus savaşlarında Taşlıçay’da bulunan Dêrê köyü civarında süvarileriyle birlikte şehit düşen Başimiyan Alayı komutanı Miralay Nado Beg ve milisleri tarafından bir nevi kale olarak kullanıldığı ve cephanesini burada sakladığı bilgisine ulaştım. Bence tarihin gizem dolu bir koridoruna daha girdik. Kim bilir belki de Doğunun Göbeklitepe’si buradaki Ağadeve Tümülüsü’dür. Bunu hep beraber heyecanla bekleyip göreceğiz. Sesimize ses olan ve bugün bu müjdeli haberi almamıza vesile olan bu uğurda büyük emek veren gazeteciler  Ömer Adıgüzel ve TRT Ağrı temsilcisi Ömer Faruk Atalay başta olmak üzere emeği geçen herkese gerek şahsım gerekse de tüm hemşerilerim adına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. İlimize, ülkemize, insanımıza, kültür ve medeniyetimize  hayırlı olsun diyorum.” İfadelerini kullandı.