ADİL OLABİLMEK...

Her iş bir sorumluluk; her sorumluluk vicdanlı davranmayı ve sonucunda hesap vermeyi gerektirir. Bunun daha öncesinde ise, ehil olmak vardır.  Görev ve sorumluluklar umumun birer emanetidirler. Yüce Rabbimiz, bu manada “emanetlerin ehline verilmesini” ve adil davranmayı istemiştir.

Hazreti Peygamber (SAV) şöyle buyurmuşlardır:

"Yedi sınıf insan vardır ki, Allah Teâla onları hiçbir gölgenin bulunmadığı (Kıyamet) gününde Arşın gölgesinde gölgelendirir.

Adaletli yönetici, Allah'a ibadetle büyüyen genç, kalbi camilere bağlı kimse, Allah için birbirini seven, bu uğurda bir araya gelip bu sevgi ile ayrılan iki kimse, mevki sahibi olan güzel bir kadın tarafından birlikte olmaya çağırıldığı halde. "Ben Allah'tan korkarım" cevabı ile karşılık veren kimse, sağ elinin verdiği sadakayı sol eli duymayacak şekilde gizli sadaka veren kimse, tenha yerde Allah'ı anarak gözleri yaşla dolup taşan kimse” (Buhari, Ezan, 36-, Zekat,16-, Ri-kak, 24; Müslim, Zekat, 30; Tirmizi, Zühd, 53.)

İnsanlar arasında hükmederken, hakemlik yaparken veya herhangi bir olaya şahitlik ederken adalete uymak Kur'an'ın emridir. Allah Teala Muhtelif ayet-i kerimelerde şöyle buyurmaktadır:

"Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor, şüphesiz Allah, her şeyi işitici, her şeyi görücüdür" (Nisa 58)

"Ey müminler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adil olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Maide 8)

"Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır." (Nisa,135)

"Her ümmet için bir resul öngörülmüştür. Resulleri gelince, aralarında adaletle hüküm verilir. Hiçbir zulme uğratılmazlar." (Yunus, 47)

"O halde sen, emrolunduğun gibi dosdoğru yürü! Seninle birlikte tövbe edenler de... Sakın aşırılık edip azmayın! O, yapmakta olduklarınızı görüyor." (Hud, 112)

"Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. Hardal tanesi kadar birşey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz!" (Enbiya, 47)

İslami adalet itibara alındığında; renk, soy-sop, örgüt,  Stk, cemaat,  dil, yaşanan yer ve ülke farkı olmaksızın, hukuk bakımından herkesin hakkı ifa edilir. Herhangi bir kişinin, aşiretin, örgütün ve cemaatin her ne suretle olursa olsun, hiçbir şekilde ayrıcalığı, diğerlerinin mafevkinde farklı durumu yoktur. Kişisel ya da toplumsal statüler hukuk karşısında, başkasından alt veya üst durumunda olamaz. Özellikle elinde sorumluluk bulunduranlar Allah'a inanır, yaptıklarından veya yapmakla mükellef olduklarından, öncelikle Allah'a karşı sorumlu olduğunun bilincindedir. Hesap görücü olarak Allah (cc) ile karşılaşacağına ve dünyada iken yaptıklarından sorguya çekileceğine iman eder, bu inanç ile Allah’ın azabından sakınmaya çalışır.

Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurur: "Her biriniz birer çobansınız ve yönetiminizde bulunanlardan sorumlusunuz. İmam (devlet reisi) çobandır ve yönettiği kimselerden sorumludur. Erkek evinin çobanıdır ve eli altındakilerden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanı (muhafızı)dır ve ondan sorumludur. Hizmetçi, efendisine ait malın çobanıdır ve ondan sorumludur. " (Buhari, Nikâh, 91)

   "Kıyamet günü, insanların Allah'a en sevgilisi ve meclis bakımından en yakını adil imam (devlet reisi), Allah'ın en sevmediği ve meclis bakımından en uzağı zalim imamdır." (Tirmizi)

Hasan Basrî hazretleri, Adaletli davranmakla ilgili Ömer ibn Abdülaziz'e yazdığı mektubunda, sorumluluk sahibi kişilerin üzerinde bulunması gereken ( her konumda olan herkes için geçerlidir) niteliklerini şöyle sıralar:

"Ey müminlerin emîri! Bil ki Allah, adil imamı; haktan her sapanı düzeltici, her zalimi doğrultucu, her bozuğu islâh edici, her zayıfa güç, her mazluma hakkını veren ve her şaşkına sığınak kılmıştır.

Ey müminlerin emiri! Âdil yönetici; develerine karşı şefkatli bir çoban ve onlara en iyi otlağı arayan bir dost gibidir. Onları tehlikeli otlaklardan uzaklaştırır, yırtıcı hayvanlardan korur, sıcak ve soğuğun eziyetinden muhafaza eder.

Ey müminlerin emiri! Âdil yönetici; çocuklarına karşı şefkatli bir baba gibidir. Küçükken onlar için didinir, büyüdüklerinde eğitimleriyle uğraşır, hayatta iken onlar için kazanır, ölümünden sonrasına da onlar için mal biriktirir.

Ey müminlerin emiri! Ädil yönetici; çocuğuna karşı merhametli, yufka yürekli bir ana gibidir. Onu meşakkatle taşır, meşakkatle doğurur. Çocukken terbiye eder. Uyandığında o da uyanır, huzuru ile huzur bulur. Emzirir sonra sütten keser. Sağlığına sevinir, şikâyetinden kederlenir.

Ey müminlerin emiri! Âdil yönetici; yetimlerin vâsisidir, miskinlerin koruyucusudur. Küçükleri terbiye eder, büyüklerinin geçimini sağlar.

Ey müminlerin emiri! Âdil yönetici; organlar içinde kalp gibidir. Onun sağlıklı olmasıyla diğer organlar sıhhat bulur, bozulmasıyla da bozulur.

Ey müminlerin emiri! Âdil yönetici; kullarla Allah arasında köprüdür. Allah kelâmını işitir ve onlara dinletir, Allah'ın emirlerini gözetler ve onlara gösterir, Allah'a boyun eğer onlara da boyun eğdirir. Ey müminlerin emiri! Allah'ın sana emanet ettiği mülkte; efendisi kendisine güvenip muhafaza etsin diye emanet ettiği malını heba eden, ev halkını dağıtıp perişan eden, onları fakirleştiren köle gibi olma!

Ey müminlerin emiri! Bil ki, Allah, yasakları; insanları ahlâksızlıklardan, kötülüklerden sakındırmak için indirmiştir. Onları, uygulamakla görevli olan çiğnerse durum nasıl olur?

Ey müminlerin emiri! Ölümü ve ölümden sonraki hayatı, ölüm anında taraftarlarının ve ona karşı yardımcılarının azlığını düşün. Onun için ve ondan sonraki büyük korku günü için azık edin..Bil ki şu anda bulunduğun meskeninden başka bir meskenin var, orada ikametin çok uzun sürecektir. Sevdiklerin senden ayrılacaklar ve seni onun dibinde yapayalnız bırakacaklar. O halde, kişinin; kardeşinden, ana-babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı o gün için sana yarayacak azık edin.

Ey müminlerin emiri! Düşün, kabirdekilerin, diriltilip dışarı atıldığı, kalplerde ve gönüllerde olanların ortaya konduğu günü ki o gün tüm sırlar açığa çıkarılmış ve kitap "küçük büyük" hiçbir şeyi bırakmadan kapsamıştır.

Bugünkü kudretine değil yarınki kudretine bak! O gün sen ölüm kemendiyle esir edilmiş olarak, yüzlerin "Hayy ve Kayyûm " olan Allah'a boyun eğdiği bir sırada, melekler, nebîler ve resullerden müteşekkil bir topluluğun arasında bulundurulacaksın.

Ey müminlerin emiri! Bu öğüdümle her ne kadar benden önceki akıl sahiplerinin ulaştığı dereceye ulaşamazsam da hiçbir nasihati esirgemedim. Bu mektubumu; sevdiği kimseyi sağlığına kavuşturmak istediği için ona acı ilâçlar içiren bir doktor telâkki et. Allah'ın selâmı, rahmet ve bereketi üzerine olsun ey müminlerin emiri!"