21. YY EKONOMİK DARBOĞAZINDA TÜRKİYE

Son zamanlarda Türkiye’de genişletilmiş bir vergilendirme sistemi gündemde bazı kesimlerce olması gereken durum bu olsa da bazı kesimlerce ciddi bir eleştiri odağı olmuş durumda. Peki neden bir vergi cenneti olmak zorundayız rahatsız olan kesim vergi yapılanmasının yeterince adaletli olmadığı görüşünü savunuyor ve soruna çözüm bu olmadığını savunuyor. Dünyada vergi sıralamasında 7. Sırada olan Türkiye yaşadığı mali ve ekonomik sorunlardan bir vergi cenneti olarak mı çıkmayı başarabilecek yoksa altta yatan sorunlar çok daha derin ve ülkenin sosyoekonomik yapısından mı kaynaklanıyor bunu bilmek gerekiyor.

Türkiye dünyanın en büyük 18 Avrupa’nın ise en büyük 7. Ekonomik yapısına sahiptir. 1 trilyon 119 milyar dolarlık milli hasılata sahip olup yaklaşık olarak 85 milyon insana ev sahipliği yapmaktadır. Gayri safi yurt içi hasılanın % 62 i hizmet sektörü % 30 sanayi sektörü ve sadece % 3 ü tarım sektörüne aittir. Nüfusun % 97 si şehirlerde yaşamakta olup gelişmekte olan bir ülkenin bu kadar ciddi anlamda tarım sektöründen kopması tam bir felakettir. 783 bin km’2 lik alandaki ülkemizde 350 bin km2 lik kullanılabilir tarım arazisi atıl durumdadır. Bu ciddi bir ekonomik kayıptır. 3 milyon işsiz insanımız büyük şehirlerimizde hayat mücadelesi vermektedir.  Türkiye Ortadoğu coğrafyasına sınır olması sebebiyle yıllardır sınırlarında gelişen askeri problemlerle uğraşmak zorunda olup ciddi bir askeri harcama zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Ülkemizde 15 milyon mülteci barınmakta olup aynı zaman da ucuz iş gücü yüksek kira giderlerine sebep olmaktadır. 

Peki kısacası sıraladığımız ülkemizin genel problemlerine nasıl bir çözüm bulunabilir. Çözüm yeni ve hızlı bir vergilendirilme sisteminde mi yatıyor yoksa daha uzun vadeli ve sağlam politik adımlardan mı geçiyor. Amerika Birleşik Devletleri ciddi bir yatay mimari politikası izliyor. Yatay mimari kozmopolit kentlerde ciddi bir kutuplaşma problemini ortadan kaldırıyor. 1920’lerden 1970’lere dek Sovyet Rusya kolhoz adı verilen çiftliklerle üretimi artırmayı planladı. Türkiye de nüfus tek bir noktada sıkıştırılıp kalmamalı yatay mimari tavsiye edilmelidir. 

Nüfusun yüzde 3 lük kısmı değil de daha büyük bir kısmı köylere yönlendirilmeli. Tarımsal projeler desteklenmeli tarım ve teknolojik projeler birleştirilmelidir. Enerji politikalarımızı güçlendirmeliyiz. Ülkemiz batarya ve yarı iletken teknolojisine önem vermeli. Nükleer enerji nükleer bataryalar geliştirebiliriz. Yapay zeka ve robotik gibi alanları tarım sektöründe aktif olarak kullanmalıyız. Enerji kaynakları olarak yenilenebilir biyogaz ve nükleer enerji kaynaklarını aktif olarak bu alana da kaydırmalıyız. İstihdam problemi de aktif olarak çözülmüş olacaktır. Vergilendirme sisteminde daha adaletli bir yaklaşım çerçevesinde değerlendirmeli genç ve küçük girişimcilerin tamamı desteklenmelidir.  Türkiye cumhuriyeti Afrika Asya ve Avrupa kıtaları arasında kavşak noktasında olup lojistik kaynaklarını en doğru şekilde kullanmalıdır. Dünya tarım üretim merkezi olmalı ve ürettiğimiz tüm kaynaklarımızı doğru bir biçimde Asya Avrupa ve Afrika kıta pazarlarına sokmalıyız. Yeni limanlar kurmalı hiterlantını geliştirmeliyiz. Ülkemizin demir yolu taşıma sistemini geliştirerek tüm lojistiği limanlara demir yolu ile taşımalıyız.  Uzun lafın kısası üretmeyen toplumlar tükenmeye tüketilmeye mahkumdur. Hayat üretimle başlar. Ve ufak bir dipnot hayatımızı inşa eden mühendislere de biraz kulak vermekte fayda var

Vesselam…

Yusuf KESKİN 

ELEKTRİK ELEKTRONİK MÜHENDİSİ